25.12.07

Bangkok'da Dort Gun




Tarsus ve Istanbul'da su gibi akip gecen bir aydan sonra ayrilik vakti gelmisti. Bir ay icinde hem hasret giderdik hem de bol bol dinlenme firsati bulduk. Ne kadar yogun zaman gecirsek de rahat yatagimizi, her sabahki sucuklu yumurtali kahvaltimizi ve ailecek gittigimiz gezmeleri birakmak pek kolay degildi. Fakat bir taraftan da bilinmezlikler, kesfetme ve macera duygusu bizi cagiriyordu.

Once Bangkok'da 4 gun vize islemleri icin kalip ardindan Vietnam'in Hanoi kentine ucup bir motor kiralamak planimiz. Buradan Vietnemin guneyine dogru ilerleyip oradan da kambocya'ya gececegiz. Tekrar Vietnam uzerinden Cin'e varmak icin 2 ayimiz var.

Oncelikle biletimiz geregi Delhi'ye uctuk. Yolculuk cok rahat gecti kalkista uyumaya baslayip iniste gozlerimizi acinca. Zaten cok uzak degil sadece 6 saatlik bir yolculuk. Insan gercekten sasiriyor 5 ayda motorla geldigimiz yolu bu kadar kisa zamanda katetmeye.

Bangkok'a ucagimizin kalkmasina 20 saat vardi ve transit vizesi almadigimiz icin havaalanindan cikamiyorduk ve bunca saati havaalaninin kucucuk transit bolumunde gecirmek zorundaydik. Maalesef Delhi havaalaninda transit oteli olmadigi icin koltuklari birlestirip yatak yapmaktan baska bir caremiz yoktu. Neyse ki yanimizda getirdigimiz simit, meyvesuyu ve peynirle karnimizi guzelce doyurup uyumaya koyulduk. Biraz kitap okuyarak, biraz cevredekilerle muhabbet ederek ,biraz da uyuyarak gecirdik zamanimizi. Bangkok ucagina bindigimizde cok yorgunduk ama orada havanin 33 derece oldugunu duyunca hemen tshirt ve sortlarimiza burunduk, tatil havasina girdik.

Tayland hukumeti, icinde Turkiye'nin de oldugu bir cok ulkenin vatandasindan vize istemiyor. Havaalani pasaport kontrolunde vurulan damga bir ay ucretsiz kalis hakki taniyor gelen turistlere.

Tayland'a gelmistik Tom'la dort sene once ve Bangkok'la kuzey bolgeyi gezmistik. Biraz da o sebeple hemen Vietnam'a gecmek istiyorduk. Onceki ziyaretimiz Asya'daki ilk tecrubemiz oldugu icin Bangkok'u cok kalabalik, kotu kokulu, havasi kirli ama harika tapinaklari olan bir sehir olarak hatirliyorduk. Bu sefer taksiye binip havaalanindan sehre dogru ilerlerken gozlerimize inanamadik. Yollar genis ve kusursuz, trafik rahat ve gokyuzu masmaviydi. Sehrin merkezindeki gokdelenler sanki Newyork'daymisiz imaji veriyordu.

Bangkok'da sirt cantali turistlerin en cok tercih ettigi Khao San caddesini daha once gorup cok yogun ve gurultulu oldugunu hatirladigimiz icin daha sessiz olan Thewet bolgesinde kalmaya karar vermistik. Burasi iki yani yesil agaclarla cevrili, kucuk bir yiyecek pazari olan nehir kenarinda kendi halinde bir yer. Hemen kalacak harika bir misafirhane bulduk ve dus alip ogleden sonra yorgunlugumuzu atmak icin biraz sekerleme yaptik. Tabii Turkiye ile aradaki 5 saat fark uyku duzenimizi etkilemisti biraz da olsa. Bir de 30 derece ustundeki hava sicakligi da Istanbul'la tam bir tezat olusturuyordu.

Ilk dikkatimizi ceken Iran, Pakistan, Hindistan ve Nepal'e tezat olarak , buranin kadin hakim ulke olduguydu. Mini etekli, sortlu minyon tay bayanlarini her turlu sektorde gormek mumkun. Cogu yerde soz sahibi olduklari her hallerinden belli oluyor. Pazarda, restoranda,otellerde, isyerlerinde, bilet ofislerinde, vapurlarda herkes bayan. Hos bir goruntu gercekten. Insan merak ediyor boyle bir yemek bollugu ve kulturunun oldugu bir ulkede bayanlar nasil bu kadar ince ve narin kaliyor diye. Sanirim bunun sirri genlerde yatiyor. Tabii ki Tay mutfaginin cok saglikli oldugu gercegi de bunu destekliyor.


Gecen sefer Bangkok'un tum tapinaklarini ve kraliyet sarayini gezdigimiz icin simdi sehrin modern yuzunu gormek istiyorduk. Pazar gunu Vietnam buyukelciligi kapali oldugu icin biz de Asya'nin en buyuk acikhava pazari olan Chatuchak haftasonu pazarina gitmeye, pazartesi erkenden de vize islemlerine baslamaya karar verdik.


Pazar'da gezmeye doyum olmuyor, renk renk tekstil'den, el kadar kanis kopeklerin, zehirli yilanlarin,cep maymunlarinin, iguana ve tropik dev baliklarinin satildigi hayvan pazarina, Tay baharatlarinin mis gibi kokusu ve sus biberleriyle renklenen yemek pazarina kadar hersey var. Eminonu pazari tutkunu babam ve annem icin burasi bulunmaz bir cennet. hele bir de fiyatlari gorseniz buraya bir valizle gelip on valizle donebilirsiniz. Maalesef pazardan guzel bir bikini ve bir kac orjinal tshirt disinda birsey alamadik tasiyacak yerimiz olmadigi icin.


Modern Bangkok'un en guzel tarafi trafigin ustunden gecen Sky train ( Gok treni) ve metro sistemi. Skytrainle sehrin ultra modern ,hepsi ayri bir mimarlik harikasi gokdelenlerinin arasindan gecip, bu gokdelenlerin ortasindaki dev modern golf sahasini, dev alisveris merkezlerini gorebiliyorsunuz. Hersey o kadar temiz ve duzenli ki insan Asya'da olduguna inanamiyor. Belki de o sebeple genelde ilk defa Asya'yi ziyaret edecek turistlere Tayland'a gitmeleri oneriliyor kultur sokunu minimuma indirebilmek icin.


Bu pazarin onemi secimlerin yapiliyor olmasiydi. 15 ay once buyuk yolsuzluklari ortaya cikip Ingiltere'ye kacan basbakan Thaksin'den sonra Tayland'a hakim olan askeri rejimin demokratik bir sekilde yerini PPP partisine birakmasi herkesi rahatlatmis gorunuyordu. Heryerde secim standlari kurulmus, secmenlerin alkollu oy kullanmasini engellemek icin heryerde icki satisi durdurulmustu.

Tayland bir yandan demokratik bir parlementoya sahip obur taraftan bir krallik. Halkin krallarina olan tutkusu gercekten gorulmeye deger. Demokratik rejim ilk olarak suanki kral Rama IX ile baslamis 1946'da. Kral'in 80.ci yasgunu dolayisiyla kopruler,gemiler, binalar kralin resimleriyle, isikli "Yasasin Kralimiz " yazilariyla suslenmis. Sokaktaki Taylilarin cogu sari ve pembe tshirtler giyiyorlar " Kralimizi seviyoruz" nakisli. Bu durum Tom icin oldukca ilgincti cunku Belcika'da kral tamamen sembolik ve bu sekilde bir baglilik gormek imkansiz.


Vietnam vizemizi almak icin pazartesi erkenden buyukelcilige gidiyoruz. Bina'ya varinca elciligin secim dolayisiyla kapali oldugunu ve ertesi gun acilacagini ogreniyoruz. Panik oluyoruz bir an cunku Hanoi'ye ucagimiz 26 aralikta ve vize icin 3 is gunu gerekiyor. Kapidaki gorevli bir miktar daha para odeyerek ekspres vizeyi ayni gun alabilecegimizi soyleyince rahat bir nefes aliyoruz. yakinlardaki dev bir alisveriz merkezine giriyoruz zaman gecirmek icin. Oyle harika dekore edilmis ki heryer noel icin. Noel baba kiyafeti giymis tatli tay kizlari, rengarenk isiklarla suslu dev cam agaclari heryer yeni yili cagristiriyor. Bizim icin durum fakli, ilk defa noel ve yilbasini 30 derece sicaklikta gecirecegimiz icin. Alismisiz yillardir kalin kazakla soba basinda gecirmeye, yazlik kiyafetlerle insan yilbasini farkedemiyor.


Tay mutfagi Tom ve benim en favorilerimiz arasinda. Tabi bol aci biberli olusu daha sonra canimizi yakiyor ama yine de yesil korili ve kisnisli karidesli noodle'i yememize engel degil. Tay yemeginin en guzel orneklerini sokak saticilarinda ve basit Noodle& Curry lokantalarinda bulabilirsiniz. Aslinda kullanilan malzemeler cok basit fakat hazirlanis tarzi ve baharatlari lezzete lezzet katiyor. Mutlaka denemeye deger.

Ertesi gun tekrar gidiyoruz buyukelcilige. Pasaport, fotograf ve 3000 baht veriyoruz. hemen 16.00da gelin alin diyorlar pasaportunuzu vizeyle. iste bu kadar basit!


Bu aksam daha once hic gormedigimiz, hakkinda da cok sey bilmedigimiz Vietnam'a ucuyoruz. Once buyuk sehir Hanoi'ye yerlesip motor kiralamak icin arastirmalara baslayacagiz. Hakan eniste'nin dedigi gibi Amerikalilarin izinden gidip, Vietnam'i tum kokulari, renkleri ve tatlariyla kesfetmeyi deneyecegiz.

gule gule bangkok!








13.12.07

Motorumuz Belcika Yolcusu




Kathmandu vadisindeki inişli çıkışlı yollarda, derelerde, tepelerde bizi gezdirdikten sonra zamanı gelmişti motorumuz için emeklilik vakti. Kathmandu'ya geri döndük ve hinduların en önemli bayramı Diwali sebebiyle tüm ofisler ve gümrük müdürlüğü dört günlük tatile girmeden motorumuzu göndermek için havaalanının kargo bölümüne gittik anlaştığımız şirketin marangozu ve elemanlarıyla.Orada motorunu Bangkok'a gönderen bir Avustralyalı turistle yanyana park edip hazırlıklara başladık. Havayolları firmaları motorsikleti ' tehlikeli madde' kategorisine koyduğu için ekstra güvenlik önlemleri almak gerekiyordu. Bunun için Gulfair görevlisinin gözleri önünde benzin depomuzu sonuna kadar boşaltıp aküyü devredışı bıraktık.
Nepallilerle çalışmak gerçekten çok zordu. Bu konuda tecrübeli olmadıkları belliydi ve eksik sunta parçalarını getirmek saatler alıyordu. Avustralyalı arkadaşın yardımlarıyla aksama kadar çalışıp motoru sandığa güzelce sabitleyip gümrük işlerini hallettik. Motorumuzu kalbimiz buruk Gulfair'a teslim ettik. Sanki üç kişiymişiz de aramızdan biri eve dönmüş gibi geldi, garip bir duygu gerçekten.Efkar ve yorgunluk dağıtmak için sehrin en iyi biftek restoranına gidip tıka basa yemek yiyip bira içtik. Bundan sonra otobüs, tren, tuktuk ve bisiklet taksilerle gezecektik, belki de daha eğlenceli daha rahat olacaktı. kim bilir?
Diwali festivalini Nepal'in kalbi Kathmandu'da geçirmek çok güzeldi gerçekten. Bayramın birinci günü köpeklere ayrılmış. İnsanlara gösterdikleri sadakat ve sevginin karşılığı olarak tüm sokak köpekleri doyuruluyor, ilgi gösteriliyor. İkinci günü para tanrıçası Laksmanın günü. Tüm işyerleri renk renk süsleniyor, tütsüler yakılıp işlerin iyi gitmesi için dua ediliyor. Festivalin son günü aileye ayrılmış ve kızkardeşler abilerinin alnını 'tika' denilen renkli bir tozla boyayıp kutsuyorlar onun karşılığından çiçek kolye alıyorlar. Amaç bizim bayramlarda olduğu gibi aileleri bir araya getirmek.

Bir günü şehrin tapınaklarına ayırdık. Pashupatinath tapınağı Nepal'in en kutsal yerlerinden birisi, Hindistan'ın Varanasisi misali. Girişte yüklü bir ücret ödedikleri halde turistler asıl tapınağa sadece hindular girebildiği için dışarıdan bakıp bunla yetinmek zorunda kalıyorlar. Buranın ilgi çekici biraz da tuhaf yanı tapınağın hemen önündeki nehirdeki sunaklarda ölülerin yakılmasıydı. Köprünün sol tarafı kraliyet ailesi ve zengin kesime, sağ tarafı fakir halka ayrılmış. Ölü bedenler bu sunaga yatırılıp fazla bir tören olmadan odunlarla çevrilip yakılıyorlar. Tüm sunaklardan gün boyu alevler ve dumanlar yükseliyor, yanlarında aile fertleri gözyaşları içinde bekleyip külleri nehre boşaltıyorlar. Buradaki hüzünlü görüntüye tezat oluşturan çırılçıplak bir halde nehirde birikmiş küllerin içinde altın diş ve metal arayan çocuklardı.

Bir hafta büyükşehirde kaldıktan sonra doğa tekrar bizi çağırıyordu. Delhi'ye dönüş yolumuzun üstünde olan Chitwan milli parkına gitmeyi planlamıştık çoktan. Bunun için bir turist otobüsü şirketinden bilet alıp ertesi gün erkenden yola çıkacaktık. Motorsiklet esyalarımızı ve kullanmayacağımızı düşündüğümüz kıyafetlerimizi sandıkta motorla gönderdiğimiz için küçük bir çantayı ancak doldurdu geri kalanlar.

Motorumuz olmadan çıkacağımız ilk yolculuk için sabah erkenden uyandık otobüsün kalktığı yere. Otobüs neredeyse bir saat rötarlı kalktıktan sonra yolun yarısında trafik yoğunluğundan durmak zorunda kaldı. önce kaza var zannettik 15-20 dakika dışarıda bekledikten sonra yürüyüp ne olduğunu anlamak istedik. Yoldan geçenlerden dün akşam bir tartışma sonucu bir otobüs söförünün kamyonun altında kalıp öldüğünü ve köydeki akrabalarının yolu bloke ettiklerini öğrendik. otobüslerde yaşlılar, çocuklar 12 saattir mahsur kalmış bekliyorlardı. normalde şaşırırdık böyle bir olaya fakat nepal'de bunca zamandan sonra olağan gelmişti bize. İnsanlar cahil oldukları için demokrasiyi yanlış yorumlayıp, bu kadar insanı madur durumda bırakmayı kendilerinde hak görüyorlar. 2 km kadar yürüdükten sonra olay yerine vardık. Eli sopalı köylüler polislerle münakaşa ediyorlardı. Biz korkup hemen geri döndük. Dört saat bekleyişin sonunda yola koyulduk. 15 dakika ilerledikten sonra turistik bir restoranda yemek molası verdik halbuki biz durmadan gitmek istiyorduk. Alışmıştık tabi istediğimiz zaman gidip istediğimizde durmaya. Bu arada gezimizin ikinci bölümünde de motorla gezmek istediğimize karar verdik çünkü anladık ki bizim için önemli olan iki şehir arasındaki onca turist görmemiş yere gitmek, kendi yolumuzu kendimiz çizmekti. Vietnam'dan bir minsk alıp güneye inerek kamboçya'yı ve ıssız plajlarını dolaşmak bize çok cazip gelmişti.

Hava karardıktan sonra Chitwan'a vardık. Burada o akşamlık vasat bir otel bulup bir ofise gittik programımızı ayarlamak için.

SOS Cocuk Köyü Projesi


Sabah uyandığımızda biraz heyecan biraz da huzursuzluk vardı içimizde. Benim gözümde canlandırdığım yetimhane tozlu bir toprak alanda kurulmuş birkaç kulübede yaşayan, üstübaşı kirli, gözü yaşlı çocuklardı. Yola koyulduk ve kolayca sora sora SOS children village Sanathomi yazılı büyük demir kapıdan içeri girdik motorumuzla. Burası çim alanlar, rengarenk çiçeklerle kaplı, bahçelerle çevrili oldukça bakımlı dokuz evi barındıran harika bir köydü.Bizi köyün müdürü karşılayıp hemen evine davet etti. Çaylarımızı içerken birçok sey öğrendik. SOS köyleri Avusturyalı bir yetim tarafından kurulmuş. Nepal’in en eski ve oturmuş köyü Sanothimi’de dokuz evde toplam doksan çocuk ve dokuz anne bulunuyor. Tüm SOS köyleri çalışanları yerli. Burada yabancıların gönüllü çalışmalarına izin verilmiyor. Amaç çocukların aile ortamında kendi kültürlerine göre yetiştirilmesi. Buraya kabul edilen çocuklar SOS tarafından evlat edilmiş sayılıyor. Yani herhangi bir yabancı buradan çocuk evlat edinemiyor. Yardımlar genelde manevi anne baba projesiyle ulaşıyor köylere. Manevi anne baba olmak için köydeki bir çocuğa her ay 30 euroluk bir yardımda bulunmak yeterli.Buradaki anneler sürekli aynı evde yaşayıp çocuklara bakıyorlar. Yani sabah 9.00 akşam 5.00 işi gibi değil, tamamen buraya adıyorlar kendilerini.Köyü gezmeye başladığımızda,evdeki annelerin çocuklarla nasıl ilgilendiklerini,bu çocukların ne kadar iyi yetiştirildiklerini gözlerimizle görüyoruz.Bu çocuklar iyi giyimli,yaşları 3 günlükle 17 arasında değişen pırıl pırıl ve sevgiye doymuş çocuklar.SOS’in kendi kurduğu okulda İngilizce eğitim alıyorlar.Gözlemlerimize göre,buraya yatırılan paraların her kuruşu yerine ulaşıyor.Çocuklar her yerde çocuk,motorumuzu görünce koşuşturup onlara göre çok büyük olsa da üstüne tırmanmaya çalışıyorlar.Tom da kıramayıp tüm çocuklara motor turu yaptırıyor.Gözlerindeki mutluluk bir ömre bedel.Sonra balonlar ve şeker dağıtıyoruz hepsine.Çocuklarla uzun uzun konuşup tanıştıktan sonra,köy müdürü Nepal bey’e topladığımız 550 euroyu nerede kullanabileceğimizi soruyoruz.Biraz düşündükten sonra şuan da en çok yardıma muhtaç köyün hem yetim hem engelli çocukların barındığı Jorpati köyü olduğunu ve yapılacak kreş için para topladıklarını söylüyor.Biz de bu köyü ziyarete karar veriyoruz.Tozlu toprak yolu takip ederek,bir hastanenin yanındaki köye varıyoruz.Benim için zihinsel ve bedensel engelli çocuklarla karşılaşmak biraz stres yaratıyor.Neyle karşılaşıp nası tepki vereceğimi bilemiyorum.İçeri girince bu köyün biraz daha bakıma muhtaç olduğu anlaşılıyor fakat biri koltuk deyneğiyle diğeri tekerlekli sandalyede iki güleç çocuk bize el sallayınca hemen ortam değişiyor.Ardından zihinsel engelli 10 çocuğun yaşadığı eve gidiyoruz.Burada durum farklı bu çocukların 24 saat bakıma ihtiyaçları var ve çoğu kendi yemeklerini bile yemekten aciz.Bu manzarayı görünce toplanan parayı bu köye vermeye karar veriyoruz. Belçika ve Türkiye’de toplanan 550 euro için yardım edenlere çok teşekkür ederiz. Böyle anlamlı bir yardımla fiziksel özürlü yetim çocuklar için bir kreş açmak mümkün olacak.

9.11.07

KATHMANDU VADISI


Annapurna yuruyusunden donup birkac gun Pokhara'nin nimetlerinden faydalandik ve tekrar gucumuzu toplayinca motora atlayip Kathmandu'ya dogru yola ciktik.


Ilk gece Bandipur adli kucuk bir Newari dag koyunde kaldik ve ertesi gun ogleden sonra cilgin sehir Kathmandu'ya vardik. Ben Istanbul trafiginde araba surmenin omur torpusu oldugunu dusunurken, kendimi daha buyuk bir kaosun icinde buldum. Tabii ki burayi diger buyuksehirlerden farkli kilan, arabalardan cok motorsikletlerin varligiydi. Ortalama bir devlet memurunun ayda 100 euro kazandigini dusunursek, insanlarin neden araba kullanmadiklarini anlamak zor degil.



Asil amacimiz Kathmandu'nun da icinde bulundugu uc buyuk sehri kapsayan vadiyi dag yollarini takip ederek bir haftada tum guzellikleriyle kesfetmekti. Bundan once halletmemiz gereken en onemli mesele motorumuzu Belcika'ya gonderecek bir firma bulmakti. Tum gunumuzu turist mahallesi thamel'de tum kargo sirketlerini didik didik ederek ve pazarlik masasinda gecirdik. En sonunda en uygun fiyata ucakla gonderimi yapacak firmayi bulup 8 kasimda gumruk islemlerini yapmak uzere anlastik. Ertesi gun motorumuzla yapacagimiz son gezi icin yola ciktik.



Ilk duragimiz Kathmandu'ya sadece 5 km uzakliktaki Patan'di. Vadinin ucuncu en buyuk sehri olan Patan tarihi yapilarin zenginligini gormek icin mukemmel. Buradaki Durbar meydani 1300'lu yillardan bugune bozulmadan gelmis tapinaklarla dolu. Meydandaki bir kafede cayini yudumlarken sanki o zamanlardaymis gibi hissediyor insan. Pagoda cati mimarisininin Cinlilere ait oldugunu dusunurken yanilmisiz cunku oncelikle Nepalli bir mimar gelistirmis bu yapiyi ve Cin'e getirmis.



Sabah erkenden kalkip otel sahibinin tarif ettigi ve haritamizda da gosterilen, tepelerden, tarlalarda, nehirlerden gecen bisiklet yolunda motorla gezmeye karar verdik. Bu cevrede sehrin gurultusunden kacmak sanildigi kadar zor degil. Motorla 10 dakika ilerledikten sonra kendimizi turuncu,pembe,sari ciceklerin ve yemyesil pirinc tarlalarinin susledigi sakin kucuk koylerde bulduk. Yollar bazi yerlerde oyle bozuktu ki, motordan inip yurumek durumunda kaldim ben. Hele yolumuzu kaybedip kuru bir nehir yatagina girince koca koca kayalarin uzerinden gecmek gercekten cok zor oldu.



Koylulere sora sora tekrar dogru yolu bulup Lele vadisindeki kucuk bir kasabada manda momolarimizi midemize indirdikten sonra Patan'a yorgun ama mutlu geri donduk. Misafirhanenin sahibi bizi arkadaslariyla tanistirmak istedigi icin damda ev sarabi icmeye davet etti. Yukari ciktigimizda zengin bir sofra bizi bekliyordu. Saraplari daha cok viski veya brandyi andiriyordu ama sohbet cok hostu. Tum arkadaslari kendisi gibi milli kareteciydi ve bizim motorumuzu gorup hikayemizi dinlemek istiyorlardi. Yarismalara katilmak uzere Guney afrika'ya,Lasvegas'a ve Japonya'ya gittiklerini soylediler. Devlet cok az bir bolumunu karsiliyormus masraflarin fakat dunya capinda Nepalliler birlik olusturup ulkelerine gelen diger bir Nepalli'yi evlerinde yatirip agirliyorlarmis cok cuzzi bir miktar karsiliginda. Bu sekilde mumkun oluyormus ancak baska bir ulkeye gitmek.



Birkac bardak sarabin ardindan odamiza cekildik, belli ki bu agir sarap bizi etkilemis, gozumuzu actigimizda saat sabah 10'du. Bakkaldan aldigimiz yak peyniri ve taze ekmekle kahvaltimizi yaptiktan sonra yine dag yollarindan ilerleyerek vadinin ikinci buyuk sehri ve Unesco tarafindan korunan Bhaktapur sehrine dogru yola ciktik.



Bhaktapur sehrine girmek icin kisi basi 750 rupi ( yaklasik 15 YTL) odemek gerekiyor. Once kiziyor insan sehre girmek icin para mi odenir diye fakat merkeze gelince anliyoruz bu tarihi korumak icin buyuk para odendigini. Her dar sokak bizi tarihi bir meydana goturuyor. Hepsinde altin kapli heykellerin susledigi muhtesem tapinaklar. Sokak koselerinde bizim Tarsus'daki kebap solanlari gibi burada da momo salonlari var. Gun icinde birkac kere ugruyoruz buralara, yogurt doksek momoya manti olacak neredeyse.



Ziyaret edecegimiz Sanothimi SOS cocuk koyu buraya cok yakin oldugu icin koy muduruyle ertesi gun gorusmek uzere randevulasiyoruz ve kucuk bir bakkaldan buyuk bir torba balon ve paket paket seker aliyoruz cocuklara dagitmak icin.





27.10.07

ANNAPURNA DAG YURUYUSU


Basimizdan gecenleri anlatmadan once, en iyisi Annapurna dag yuruyusu hakkinda biraz bilgi vermek sanirim.

Dunyanin en yuksek daglari arasinda sayilan Annapurnalar ve bu daglarin cevresinde yapilan 15 gunluk, toplam 160kmlik yuruyus, oldukca zorlu olsa da, hayatta bir kere yasanacak heyecan ve tecrubeyi beraberinde getiriyor. Dunya'nin en yuksek yaya gecidi Thorong La'yi ( 5500mt) gecmeyi gerektiren bu turda en buyuk tehlike AMS denilen " Yuksek Rakim Hastaligi". Kimse size garanti veremiyor 10 gun sonunda bu gecidi rahatsizlanmadan gecebileceginiz konusunda. Herhangi bir yukseklikte bu hastaligin semptomlarindan biriiyle karsilastiginizda, olumcul olmamasi icin geri donmekten baska bir careniz kalmiyor. Nedir rakim hastaligi? Yukseklik arttikca havadaki oksijen ve basinc azaliyor. Bununla birlikte hucrelerinize yeterli oksijen gitmedigi icin basagrisi, nefes darligi,bas donmesi, uykusuzluk,mide bulantisi,istahsizlik ve kuru oksuruk gibi bircok problemi beraberinde getirebiliyor.


Bunu onlemek icin yavas yavas rakimi arttirmaniz, 2400metre uzerine cikildiginda gunde en az 4 litre su tuketmeniz ve 3500 metre uzerine cikmadan once en az bu rakimda iki gun gecirmeniz gerekiyor. Gecirdiginiz bu iki gun icinde vucudunuz daha fazla kirmizi kan hucresi ureterek daha yuksek rakimlarda daha fazla oksijenin organlariniza ulasmasini saglayacaktir. Bu hastaliktan en cok etkilenenler dusundugunuz gibi yaslilar degil,genelde en saglikli ve atletik gencler.

Annapurna yuruyusu gorebileceginiz en cesitli manzara ve etnik grubu bir araya getirmesi bakimindan cok zengin. Sadece muhtesem manzaralar esliginde cayinizi icmekle kalmiyor ayni zamanda hicbir motorlu aracin ulasamadigi koylerdeki insanlari ve hayvanlari tanima firsati bulabiliyorsunuz.

Tom,ben ve Deep, sabah 6'da Pokhara'dan ayrilip Beshisahar koyune giden otobuse bindik. Yolculuk 5 saat surdu ve bu sirada yanimizda oturan ve daha sonra yuruyusumuz sirasinda bircok kere karsilasacagimiz 60 yaslarindaki Israilli cift Tzipi ve Tziva ile sohbetimize baslamistik bile.

Beshisahar'a varinca Annapurna koruma bolgesi icin aldigimiz ( Kisi basi 2000 Nrp'lik) izin belgesini kontrol noktasinda onaylattiktan sonra baska bir otobuse binerek hicbir aracin giremeyecegi Bhulbule koyune kadar gitmeye karar verdik. otobus tiklim tiklim doluydu, sandiginiz gibi sadece otobusun ici degil,ustu de insanlarla kapliydi. Bu agirlikla otobusun gectigi yollar, degil bir cipin,motorsikletin bile gecmesi tehlikeli olan yollardi. Heran devrilme tehlikesiyle karsi karsiyaydik. En son otobus selalenin 50 metre ilerisindeki bir nehirden gecmeye kalkinca biz kendimizi disari atmak istedik ama mumkun degildi. Sagsalim Bhulbule'ye vardigimizda, motorsikletle ne kadar guvenli yolculuk ettigimizi, asil korkulmasi gerekenin halk otobusleri oldugu kanaatina vardik.

Bundan sonrasi kendi gucumuze kalmisti. Pirinc tarlalari, selaleler ve asma koprulerden dik bir sekilde yukselen yolda ilerledik 2.5 saat. 890mt rakimli Ngadi koyune vardigimizda hemen caglayan nehir kenarindaki, kutu kutu kulubeleri olan,rengarenk bahceli sirin bir misafirhaneye yerlestik. Burada konaklama bedava denecek kadar ucuz. iki kisilik bir oda ve iki kova sicak su icin 70 kurus oduyorsunuz, tabi ki sart orada yemek yemek. Yiyecek fiyatlari rakimla beraber artis gosteriyor ama bizim normlarimiza gore yine de cok ucuz. En onemlisi icme suyu tedariginin giderek pahali ve zor bir hale gelmesi. Bunu daha onceden bildigimiz icin Pokhara'dan klor cozeltisi almistik. 1 litre cesme/nehir veya kar suyuna 3 damla cozelti damlatip calkaliyorsunuz. 30 dk bekledikten sonra icmeye hazir hale geliyor. Ilkbaslarda klor kokusu garip geliyor insana ama bir iki gun sonra alisiyorsunuz.

Aksamlari, ertesi gunku uzun yuruyus icin gerekli enerjiyi kazanabilmeniz icin en iyisi Dhal Bhat ( hint thalisi benzeri) yemek. Boylece pilav,patates yemegi ve mercimek iceren ogunle tum protein ve karbonhidrat ihtiyacinizi karsilayabiliyorsunuz. Yiyebildiginiz kadar bir daha bir daha dolduruyorlar tabaklarinizi. Yemekten sonra saat 20.00 gibi uykuya daliyoruz ertesi gun erken yola koyulmak icin.


Ertesi gun onumuzde 600 metre yukselecek 12 kilometrelik bir yol var. Hava sicak ve nemli fakat selalelerin yanindan gectikce serinletiyoruz kendimizi. Yolda Irlandali genc cift Sue ve Richie ile tanisiyoruz ve gectigimiz kucuk koyden yasli bir amcanin yaptigi bastonlardan satin aliyoruz. Aksam sirin bir dag koyu Jagat'da geceledikten sonra ertesi gun 650 metre yukselen 15 kilometrelik yolu katederek 2070 metredeki Dharapani kasabasinda konakliyoruz. Burada pirinc tarlalarina rastlamak zorlasiyor ve bitki ortusu degisiyor. Daha once hep bahcede yedigimiz aksam yemegini bu sefer hepberaber sobali yemek odasinda yiyoruz. Hepimizin tek korkusu yagmur yagmasi cunku bu hem gunumuzu zorlastircak hem de Thorong La gecidinde kar yagdigi anlamina gelecek.

Korktugumuz basimiza geliyor ,sabah karsi 5'de uyaniyoruz simsek ve gokgurultusuyle. 6.30 da ismarladigimiz kahvaltiyi ettikten sonra Sue ve Richie ile yagmur dinene kadar bir sure beklemeye karar veriyoruz ama nafile. Yagmur gittikce siddetleniyor,biz de uzun panco yagmurlugumuzu giyerek yollara dusuyoruz. Haydi dindi, dinecek derken, tasan derelerin, yesil cam ormanlarinin arasindan tirmanarak 8 saat yuruyoruz. Vucudumuz yagmurdan degil terden cımcılık, tir tir titriyoruz. Azmedip 13 km'yi tamamliyor ve 2600 metreye cikiyoruz. Chame'ye vardigimizda yorgunluktan bitkin halde islak kiyafetlerimizi kurutmak icin sobanin cayir cayir yandigi yemek salonuna girip gunun ne kadar zorlu gectiginden bahsedip isinmak icin Nepal viskisi icip sarmisak corbasi ismarliyoruz. Bu arada bulutlar yavas yavas yerini mavi gokyuzune birakiyor ve karsimiza muhtesem Lamjung Himal'in karla kapli goruntusu cikiyor. Gunesten oyle parlak ki herkes fotograf cekmek icin yarisiyor,hele gunes batiminda kipkirmizi bir ates topu gibi gorunuyor. Bitkiniz ama aksam yemegi cok keyifli geciyor. Japon, Koreli,Ispanyol, Irlandali,Nepalli ve Israilli tum yuruyenler hep beraber dua ediyoruz ertesi gunun gunesli olmasi icin ve erkenden odalarimiza cekiliyoruz.


Bunca farkli dinden insan dua edince biri tutuyor elbet ve bulutsuz masmavi bir gune uyaniyoruz. Yola koyulmadan once kar bolgesine girecegimiz icin yanimizda bu derece soguga yeterli kiyafet olmadigi kanaatine vararak Chame'deki bir dukkandan el orgusu yun kazak ve yun eldivenler aliyoruz kendimize. Bu arada zavalli Deep'in ve Sue'nun ayakkabilarinin tabani ciktigi icin bir de tamirciye gidip saglamlastirtiyoruz. Evet artik sifirin altindaki soguga ve kara haziriz. Bugunku hedefimiz 7000mt yuksekligindeki Annapurna II'yive tum hasmetiyle izleyebilecegimiz Yukari Pisang koyu. 800 metre tirmanarak 15 kilometre yuruyoruz, tabi rakim arttikca bu tirmanislari daha agir bir sekilde hissediyoruz. Yemek odasi Annapurnaya bakan bir misafirhaneye yerlesiyoruz Tzvika,Tzipi,Sue ve Richie ile. Bir yandan odun sobasinin cevresinde mum isiginda yemek yerken ( detay degil, bahsettigim koylerin cogunda elektrik yok, telefon ve internet bir hayal urunu), bir yandan yuksek tansiyonu oldugu icin Thorong La'yi gecip gecemeyecegi konusunda ediselenen Tzvika'yi sakinlestirmeye calisiyoruz. Rahat oldugunu soylese de, yuzunden anlasiliyor korktugu.


Daha once de bahsettigim gibi 5500 mt'ye sorunsuz cikip cikamayacaginizi kimse garanti edemiyor. Bastan beri ters yonden gelen insanlarla karsilasiyoruz, cogu 3500-4000 mtde rahatsizlandiklarini, birkac kere denemelerine ragmen basarili olamayip tum yolu geri donmek zorunda kaldiklarini soyluyorlar. Tabi bu yukseklikte eger daha fazla ilerleyemezseniz iki sansiniz var.. Ya 3000 dolar verip charter helikopterle Pokhara veya Kathmandu'ya donuyorsunuz ya da tum yolu geri yuruyorsunuz. Ilk basta dalga gectik, kim verir 3000 dolari diye ama ogrendigimize gore hergun bir sefer yapiyormus bu helikopter.


Sabah kahvaltimizi karlarla kapli Annapurna II'ye hayran hayran bakarak yapiyoruz. Geceleri iyice sogudugu icin uyku tulumlarimizin uzerine iki kat yorgan orterek uyuyoruz artik. Odalarda isitma olmadigini soylememe gerek yok sanirim.


Yuruyusumuzun 6 inci gununde 12 kilometre yuruyoruz fakat sadece 200 metre rakim artisi oldugu icin sorunsuz, karli daglarin , donmus nehirlerin goruntusunu icimize sindire sindire yuruyoruz. Genelde cogu turist Manang kasabasina giderken biz 15dk yurume mesafesinde Yaklarin otladigi, sumuklu cocuklarin kosturdugu yemyesil cayirlarla kapli Braka koyundeki bir misafirhanede kalmaya karar veriyoruz. Daha once bahsettigim gibi iki gun zorunlu akklimatize olma molasi vermemiz gerekiyor. Tabi bu sure icinde miskin miskin otelde yayilmak hicbirsey ifade etmiyor rakima alismak adina. Onerilen aktivitelerden birkacini yapmaniz sart. Tom hic istekli olmasa da Sue, Richie ve benim oy birligimizle 4800 metredeki buz golune tirmanmaya karar veriyoruz ertesi gun. Onemli olan bulundugumuz 3600 metreden daha yuksek bir rakima cikip geceyi tekrar 3600da gecirmemiz gerekiyor. Otelde telefon oldugunu ogrenip aksam annemi ariyorum, dakikasi 4 euro olsa da en azindan iyiyiz demek icin. Ben annemi duyuyorum ama o beni duymuyor. Mecburen kapatiyorum,numarayi gorup benim aradigimi anladigini umut ederek.

Ertesi sabah erkenden bol sekerli cayimizi icip, guzelce kahvalti edip yola cikiyoruz. Cok dik bir patikayi takip ediyoruz. Nefes nefese kaldigimiz icin duruyoruz arada sirada. Bol bol su iciyoruz ve sabir sabir diyip tirmaniyoruz. Sue ve ben ondeyiz, erkekler geriden takip ediyorlar bizi. Budist bayraklarini geciyoruz,manzara gittikce olaganustu bir hal aliyor. Ha gayret diyip bosalan su sisemize kar doldurup devam ediyoruz. Buz golunu bulamiyoruz ama hedefledigimiz yuksekligin ustune cikip 5200 metreye ulastigimizi farkediyoruz. Karsimizdaki manzara bir mre bedel, gercek ustu.... (websitemizdeki video linkini tiklayip,cektigimiz filmi izleyebilirsiniz kendi gozlerinizle)

Bu yukseklikte cok ruzgar oldugu icin hizli bir sekilde asagi iniyoruz. Patika buz tuttugu icin karlarin arasindan kendi yolumuzu ciziyoruz. Bazi yerlerde karlarda yuvarlaniyoruz ama baska care yok. Bitkin ve ac bir sekilde 8 saat sonra variyoruz otelimize. Yemeklere saldirip, kaynar suyla dus alip ( onumuzdeki 4 gun boyunca hic yikanamayacagimizi bildigimiz icin) saat 19.00da uykuya daliyoruz. Gunun saatleri bu iki haftada bizim icin cok degisti gercekten. Saat 19.00da yatagimiza girip birkac sayfa kitap okuduktan sonra uykuya dalmak ve saat 5.30da kalkmak rutin olmustu. Tabi bu yukseklikte ilk gece ben uykusuzluk problemiyle karsilastim. Cok yorgun halde uyuyamamak, uzun geceler, rakim rahatsizliginin bir belirtisi. Bir gece bebek gibi uyurken Tom uyanik, diger gece Sue gozunu kirpmadan saatleri geciriyor,baska bir gece Richie. Herkesi vuruyor uykusuzluk...

Gorevimizi yapmis olmanin gururuyla ertesi gn Manang'i gecip,Gangapurna daglarinin inanilmaz manzarasinda rahatca yolumuza devam ediyoruz. Thorong La'ya cikma gunu yaklastikca tansiyon artiyor. Herkesin agzinda tek bir laf... acaba basaracak miyiz?? 5 saat yuruyusun ardindan Yak Kharka (4100 mt) koyune variyoruz. Burasi Annapurna dag yuruyusundeki en guzel manzaraya sahip koy. yemekler bir harika. Doymak bilmez bir istahimiz var. Ne yesek daha fazla istiyoruz. Bu iyiye isaret cunku rakim hastaliginin en onemli belirtisi istahsizlik. Hava sogudukca vucudumuzu isitmak icin daha cok enerjiye ihtiyacimiz oluyor, yedikce zayifliyoruz. Son 3 gndur aldigimiz karbonhidrat, normalde yedigimiz bir aylik karbonhidrata bedel.

Yak Kharka'da hava geceleri o kadar soguk ki, genis masalar yerlere sarkan kalin masa ortuleriyle kaplanip masa altina kizgin komurle dolu mangallar yerlestiriliyor. O aksam 15 kisilik masanin etrafinda dunyanin her kosesinden insanlarla kaynasip, saatlerce hersey hakkinda sohbet ettik ve yine erkenden odalarimiza cekildik.

Ertesi sabah kahvaltidan sonra Throng La'dan onceki son durak olan Thorung Phedi Base kampina ulasmak icin yola cikacaktik. Hazirlanirken, Sue'nun cigliklariyla disari firladik. Sue hickira hickira dsaridaki cesmenin yaninda yerde kivraniyordu. Cesme suyu devamli aktigi icin heryer buz olmustu ve Sue'da su doldururken kayip dizinin uzerine dusmustu. Diz kemiginin kirildigini dusunerek buyuk bir heyecan yasadik. Daha sonra alt bacagini oynatabildigini gorup rahatladik. Hemen kas gevsetici kremle masaj yapip,sargiladik. Yarim saat sonra kalkip yuruyebildigini gorunce ,rahat bir nefes alip yolumuza devam ettik.

Throng Phedi 4550 metre yukseklikte Thorong La gecidi gecenler icin kurulmus bir kamp yeri. Yeterli sayida oda olmadigi icin Sue,Richie ve biz 4 kisilik odayi paylasmaya karar verdik. 4900 metrede bir kamp yeri daha vardi fakat biz daha once bu yukseklikte uyumanin sagliksiz oldugunu duyup geceyi 4550'de gecirmeye karar vermistik. Herkes heyecan icindeydi. Stres giderek artiyordu. Sabah gun isigiyla beraber sabah 5.30da yola cikmamiz gerekiyordu cunku saat 11'den itibaren gecitte buyuk bir firtina basliyor ve yurumeyi olanaksiz hale getiriyordu. Soylenene gore bu firtina bazen daha erken de baslayabiliyordu. Bazilari sabaha karsi saat 3de yola cikmayi akillarina koymustu, halbuki okudugumuz rehber kitaplar hava aydinlanmadan yola cikmanin hayati tehlike tasidigini ve bu sekilde bircok kazanin oldugunu yaziyorlardi.

Tum gun bolca yemek yiyip,trek boyunca tanistigimiz ve bu zor sartlarda yakin arkadaslik kurdugumuz diger gezginlerle sohbet ettik. Uzun zaman yolculuk eden insanlar vardi aralarinda. Bunlardan bazilari bize ilham kaynagi olup,planlarimizda degisiklik yapmamizi sagladilar.. Turkiye donusu Tayland,Kambocya, Laos ve Cin'i gezdikten sonra, nisan'da Pekin'den ucakla Istanbul'a donmek yerine Transsiberya trenine binip, Mogolistan uzerinden,Rusya'ya gecip Moskova'dan Istanbul'a ulasmaya karar verdik. Heyecan icindeydik simdiden bu degisikligi uygulamak icin...

Saat 18.00de odalarimiza cekildik. Yorgunduk ve ertesi gun buyuk bir sinava girecekmisiz gibi stresliydik. Uyumaya calisiyordum ama saatler akip gidiyor ve gozumu bile kirpmadan giderek umutsuzluga kapilarak uyumaya calisiyordum. Bu durumdaki tek kisi ben degildim. Arada Sue ile sinirden gulme krizine girip,bir katilip bir hickiriklarla agliyorduk. Cantamizdaki sabah kahvaltisi icin aldigimiz kekleri yemek icin duvardaki deliklerden odayi istila eden fareler tuz biber oldu. Sabbahin ucunde fenerle fare avina ciktik. Tum delkleri torbalarla tikadiktan sonra bir kac saat uykuya daldik ama uyku gercekle hayal arasi gibiydi. Alarmimiz calip saatler 4.30u gosterdiginden hepimiz yataklarimizdan firlayip, sekerli caylarimizi icmek icin kafeteryaya gittik. Cogu insan yola cikmisti bile.

Biz de tum kazaklarimizi,ceketlerimizi,yuz maskelerimizi ve eldivenlerimizi ustumuze gecirip yola koyulduk. Heyecandan kalbim gum gum atiyordu. Ya basaramazsak,ya yari yolda kaliverirsek diye cok korkuyordum. Bir an paniye kapildim. Nefes alamiyordum sanki,sanki oksijen yoktu havada. Sonra kendi kendimi telkin ettim, nefesimi kontrol altina aldim ve yola devam ettim. Yavas adimlarla ilk bir saati tamamladik. Bu en zor bolumuydu bir yandan cunku ilk saatte 450 metre tirmanmistik. Iki Israilli genc kiz geri donuyorlardi yuzleri bembeyaz. Bize rahatsizlandiklarini ve geri donmek zorunda olduklarini soylediler.

Gunagarmaya baslamisti ve biz cevremizi saran bembeyaz daglarin goruntusunu agzimiz acik izliyorduk. Karlar dizimize ulasiyordu bazi yerlerde. Dikkatsizlik cok kotu sonuclar dogurabilirdi. 4 saatimiz vardi Thorong La'ya ulasmak icin.

Kararlilik ve sabirla tirmandik, nefessiz kaldikca dinlendik ve sonunda tepeye 2 saat uzakliktaki cay evine ulastik. Hemen sicak cayimizi icip ,birkac lokma ekmek yedik. Bu arada Sue'nun cigerleri acimaya basladi, zaman kaybetmeden gecidi gecmemiz gerektigini anladik.

Yola devam ederken ruzgar siddetleniyor, kar firtinasina donusuyordu. Richie ve Tom daha yavas yuruyebildikleri icin arkamizda kalmislardi ama durmak mumkun degildi. Isinmak ve ruzgara karsi koyabilmek icin herkesin kendi hizinda yurumesi sartti. Bana bu arada ilahi bir guc geldi, cigerlerim acildi, oksijenle doldu. Sanki deniz kiyisinda yuruyormus gibi hissettim kendimi. Giitikce hizlandim, daha ne kadar yurumemiz gerektigini bilmiyordum, bir tepenin arkasindan digeri geliyordu,patika ruzgardan karla kaplanmisti, yurudum yurudum , geride kalanlara sinyal veriyordum takip etmeleri icin.Bir an bembeyaz bir gezegende yapayanlizdim.Ruzgar durdu aniden,mutlak bir sessizlik vardi cevrede, basimin ustunden ucan bir kartalin kanat cirpisini duydum. Inanilmaz bir duyguydu gercekten. VEEEE sonunda rengarenk budist bayraklarla kapli tabelayi gordum, bir yandan heyecandan guluyor ve agliyordum.. Tebrikler, Dunyanin en yuksek gecidi Throng La'ya vardiniz diyordu yazi... Ziplayip hoplayarak digerlerini bekledim. Sue 10 dakika sonra Richie ve Tom 15 dk sonra vardilar.. Hepimiz sevinc icinde sarilip fotograf cektirdik fakat firtinanin siddetinden orada durmak mumkun degildi. Hemen 4 saat surecek inise basladik. Goruntu tamamen degisti, bir col seklini aldi adeta,. Bu arada Tzipi ve Tzvika'yi gorduk. Basarmis olmanin gururuyla yuruyorlardi. Asagi inmemiz oldukca zaman aldi. Yol buzla kapliydi,bazi bolgelerde buza oturup popomuzun uzerinde kaymaktan baska care yoktu. Bitkin ve ac bir sekilde Mustang bolgesinin Muktinath kasabasina vardik. Hemen yemeklere saldirip, biralarimizi tokusturup zaferimizi kutladik beraber. Ertesi gun sabah 8'e kadar uyuyup, otelin gunesli balkonunda keyifle kahvalti yaparken aci bir haberle sarsildik. Bizimle ayni rotayi takip eden Fransiz gruptan 21 yasindaki genc bir kiz geceyarisina dogru hayatini kaybetmisti. Soylenen gore kasabaya vardiginda kendini iyi hissediyordu fakat yatmadan once akciger odeminden nefes darligi cekip vefat etmisti. Akciger kanamasi rakim hastaliginin en aci sonucuydu.

Muktinath'dan ayrilip, Kagbeni'ye gittik o gun. Bundan sonra rakim azaliyor, uzun tirmanislarin yerini dik inislare birakiyordu. Kagbeni koyu Yukari Mustang bolgesinin sinirini olusturuyor. Tibet'e komsu olan Yukari Mustang'a girebilmek icin 700 dolar odemeniz gerekiyor. Biz Kagbeni'ye kadar gidip oradan Marpha ve Jomsom'a yurudukten sonra, 26 ekim sabahi 10 kisilik pirpir ucaga binip Pokhara'ya uctuk. Hemen kokpit'in arkasinda oturdugum icin pilotun her hareketini gorebiliyordum. Hostes kalkistan once bize pamuk dagitti kulaklarimizi tikamamiz icin. Sonradan bunun sebebini anladik, inanilmaz gurultuyu duyunca.

Annapurnalarin yanindan,tepelerin arasindan ucuyorduk. Hayatimdaki en guzel ucustu bu 20 dakika suren macerali yolculuk. Boylece iki hafta yuruyusten sonra pantolonlarimiz belimizden duserek geri donduk Pokhara'ya. Son iki gundur bol bol dinlenip,televizyon izliyor, medeniyetin nimetlerinden faydalaniyoruz. Yarin sabah Kathmandu'ya dogru motorumuzla yola cikacagiz...



NEPAL YUKSEK DAGLAR ve SEKER COCUKLAR DIYARI



Nepal Hindistan sinir kapisi Mahendranagar daha cok han kapisi gibi. Iki ulke vatandaslari herhangi vize veya kontrol olmadan istedikleri gibi geciyorlar diger ulkeye. Tek prosedur yabanci turistler icin, o da cok rahat bir sekilde hallediliyor cok turist gecmedigi icin bu sinir kapisindan. Yanliz Nepalli gumruk memurlari " baksis" yani rusvet istiyorlar her turistten ama orali olmazsan da israr etmiyorlar.

Bati terai bolgesi Nepal'in guney ovalarini kapsiyor ve yepyeni otoyol sayesinde cok rahat ilerliyor insan motorla. Buradaki tek sorun Maoistlerin etkin oldugu bolge olmasi ve doguya giden tek bir yolun bulunmasi. Burada hemen hemen her koy girisinde Maoistler yolu kalin halatlarla bloke edip makbuz karsiliginda vergi topluyorlar. Biz paramizi bu teroristlere degil de gercekten ihtiyaci olan yetim cocuklara vermek istedigimiz icin, her seferinde paramizin olmadigini soyleyip israrlari gozardi ederek yolumuza devam ettik. Batiyi doguya baglayan tek yolun boyle gelisi guzel bloke edilmesi sinirlendiriyor insani gercekten. Ote yandan iki hafta once maoistlerin bombali saldirisinda olen bir kamyon soforunun arkadaslari yas tuttuklari icin 5 gun boyunca yolu kamyonlariyla tikayip, cenazenin bulundugu koyden insanlarin gecmesini engelleyip, ara yollara gonderiyorlar. Biz yalvar yakar tarzanca anlatmaya calistik bu acili insanlara, baska yoldan gidersek kaybolacagimizi ,bu bolgenin yabancisi oldugumuzu ,bizim icin tek yolun bu anayol oldugunu.Yalvar yakar gecmemize izin verdiler. Bu bolgede cok turist olmadigi icin ayricalik tanidilar bize.


Nepal'in ne kadar fakir oldugu ilk anlardan itibaren gozumuze carpiyor. Burada bir restoran bulmak neredeyse imkansiz. Yemek yemek icin genelde mutfaklarini lokanta haline getirmis ailelere gitmek gerekiyor. Bir yandan cocuklarini yirtik dokuk cantalariyla okula hazirlarken bir yandan bize yemek pisiriyorlar ev hanimlari. Yemek karsiligi odedigimiz paraysa bizim icin gulunc (iki kisilik yemek 80 kurus). Hindistan bu acidan gercekten cok daha zengin bir ulke ve Nepal'deki bir cok yol ve kopru insaati Hint isbirligiyle yapilmis.


Iki gun sonunda Nepal'in ikinci buyuk sehri Pokhara'ya variyoruz. Bu oldukca turistik sehir, piril piril bir golun etrafina kurulmus, rock barlardan,biftek restoranlarina, her turlu teknik spor kiyafetin satildigi magazalara kadar herseyi bulmak mumkun.


Pokhara'ya asil gelme sebebimiz, uzun zamandir hayalini kurdugumuz 14 gunluk Annapurna yuruyusu icin merkez olmasi. Burada gerekli olan sirt cantasi,eldiven,yagmurluk vb ihtiyaclari karsilayabiliyor, size tum yuruyus boyunca eslik edecek ve esyanizi tasiyacak bir hammal ayarlayabiliyorsunuz. Ilk basta bana hammal tutma fikri pek cekici gelmedi. Bizim rahatimiz icin, bize gore cok kucuk bir miktar karsiliginda bir insana tum esyamizi tasitmak biraz hainlik gibi geldi. Tabi diger insanlarla konusunca anladim ki, bu is icin farkli sehirlerden gelen, tek gecim kaynagi hammallik olan ve bu sayede cocuklarini doyuran insanlar var Nepal'de. Bunun uzerine kaldigimiz misafirhane sahibi bir tanidiginin oldugunu soyleyip bizi Deep'le tanistirdi. Gunluk harcirahta anlasinca ertesi gun yuruyuse baslamak uzere sabah 6'da sozlestik. Yeni aldigimiz sirt cantasina tum ihtiyaclarimizi yerlestirip, heyecan icinde uykuya daldik.


12.10.07

SOS COCUK KOYLERI PROJESI


10 Kasim gunu Kathmandu SOS Cocuk koyunu ziyarete gidecegiz. Gecirdigimiz dort ay ve gordugumuz bunca yoksulluk ve aclik bize sicak bir yuvanin cocuklarin egitiminde ne kadar onemli oldugunu gosterdi. Uzun suredir takip ettigimiz SOS cocuk koyleri projesi yardimiyla corbada tuzumuzun bulunmasini istedik.


SOS koyleri, yetim oksuz ve yardima muhtac cocuklara aile sicakligini eksik etmemek,topluma yararli bireyler olarak yetistirmek icin kurulmus dunya capinda bir organizasyon.


Bu koylerde cocuklar sevgiyle buyuyup yerli bir SOS anne tarafindan diger "kardesleriyle" yasiyorlar.Bu koyleri olusturmak ve ayakta tutmak oldukca buyuk bir caba ve finansal destek istiyor. Tabi ki dunyayi kurtarma cabasinda degiliz ama ne kadar yardim etsek o kadar iyi.

Kathmandu koyunu secmemizin sebebi, Nepal'in dunyadaki en fakir ulkelerden biri olmasi ve besinsizlikten yilda yuzlerce cocugun olmesi.

Siz de cam sakizi coban armagani bir katkida bulunmak istiyorsaniz asagidaki hesap numaralarina para yatirabilirsiniz. Yatirdiginiz paranin her kurusunun Kathmandu'daki oksuz ve yetim cocuklara sevinc kaynagi olmasi icin kullanilacagindan emin olabilirsiniz. Toplanilan miktar cek olarak Kathmandu SOS cocuk koyunu ziyaretimiz sirasinda koy baskanina teslim edilecek.


Turkiye icin:

Yapi Kredi Bankasi Tarsus Subesi 60908156 hesap numarasina


Belcika icin:

310-0403455-21 hesabina mesaj :'Tom en Ebru'


Sizin icin cok cuzzi bir miktar bu koyde bircok seyi degistirebilir. Mesela;


5 YTL : 9 kisilik bir ailenin bir gunluk yemek ihtiyaci


10 YTL: Iki cocugun kislik kiyafet ihtiyaci


20 YTL: Bir cocugun yillik okul harcamalarinin karsilanmasi


Nepalli cocuklarin tesekkur mesajlarini internet sitemizden yayinlayacagiz.


Simdiden tesekkurler!


Ebru ve Tom

Kutsal Kent Rishikesh



Uttranchal bolgesinin ve Hindistan'in Varanasi'den sonra en kutsal sehri olan Rishikesh, ganj nehri kenarinda cok sakin ve huzurlu bir yer. Buraya vardigimizda sehrin biraz disindaki nehire bakan balkonu olan ve gunes batimini en guzel sekilde izleyebildigimiz otel odamiza yerlestik.

Bu bolgede cantalariniza, cuzdanlariniza ve gunes gozlugunuze cok dikkat edip sahip cikmaniz gerekiyor. Tahmin ettiginiz gibi hirsizlara karsi degil yankesici maymunlara karsi. Elinizdeki herseyi yemek zannedip goz acip kapayana kadar calabiliyorlar. Hele yavrulari kucaklarindaysa daha da dikkatli olmak gerekiyor.

Buraya gelme amacimiz sadece sehrin guzelligini gormek degil ayrica yoga ogrenmekti. Rishikesh Hindistan'in yoga merkezlerinden biri. Bu konuda hicbir bilgimiz olmadigi icin etraftaki insanlarla konustuktan sonra bircok kisinin onerdigi Dr. Govinda'nin derslerini takip etmeye karar verdik. 5 gunluk yogun yeni baslayanlar icin olusturulmus bir programa katildik. Tom ilk basta kararsizdi,benim israrlarim olmasa pek de istegi yoktu.


Programa gore gunde sabah ve aksam olmak uzere iki seansa katilip, gunde 5 saat yoga yapacaktik.Bunun yaninda yoga filozofisi dersi de takip edecektik. Ilk ders bizi tahminlerimizin aksine cok zorladi ve ertesi gun tum kaslarimiz agriyarak devam ettik. Devam ettikce ve harika ogretmenimiz Dr Govinda'nin yardimlariyla bes gunun sonunda yogayi ve bize neler kattigini cok iyi bir sekilde anlayip ve kendimizde hissedip, bunca yildir neler kacirdigimiza cok uzulduk.


Belki yoga hakkinda kisa bir bilgi sizin icin de aydinlatici olabilir. Yoga aklin,vucudun ve ruhun harmonisidir. Bir maymun gibi bir daldan digerine sicrayan akla huketmek icin cok etkili bir yontem. Disaridan bakan birisi garip sekillere giren insanlarin komik gorundugunu dusunebilir ama bu duruslarin hepsinin bir amaci var. Kafa ustu durus kalbi dinlendiriyor, hafizayi arttiriyor; omuz durusu boyun kaslarini esnetip ,tiroid bezine masaj yaparak metabolizmayi hizlandiriyor. Ayrica farkli asanalar (duruslar) ic organlara masaj yapiyor, sirti esnetiyor, sindirim sisteminin iyi bir sekilde calismasini saglayip kabizligi onluyor ve cigerin kapasitesini arttiriyor.


Pranayama dedigimiz nefes alip verme teknikleri cigerlerdeki tum karbondiyoksiti disari atip daha cok oksijen almamizi sagliyor. Bu teknigi ilk denediginizde basinizin dondugunu hissediyorsunuz.


Insan duzenli yoga yapmaya basladigi ve son dinlenmeyi buyuk bir konsantrasyonla tamamladigi zaman, yeniden dogmus sanki derin bir uykudan uyanmis hissediyor. Ileri yaslarda hoplayip ziplamak, bel ve sirt agrilarindan kurtulmak istiyorsaniz,yoga denemeye deger.
Rishikesh'de gorulmesi gerekenlerden biri de gunes batimindaki Aarti yani Ganj nehrine cicek sunumu gosterisi. Burada binlerce hintli bir araya gelip mumlar ve tutsulerle bezenmis cicekleri bir bir nehre birakiyor, ilahiler soyluyorlar. Bazi bayanlarin kendilerinden gecip transa girdiklerine sahit olduk.
Buradan bir hafta sonunda ayrilip, Nepal sinirina yakin Nainital golunde birkac gun gecirmek icin yola koyulduk. Burasi zumrut yesili bir golun cevresine kurulmus 1000 metre rakiminda cam ormanlariyla kapli cok sirin bir balayi kenti. Genelde yeni evli hintli ciflerin favorisi ama biz de cevre golleri ziyaret edip, taze balik yiyip, orman yuruyusleri yapip dinlendik. Ayrica buradan sonra direk Nepal sinirindan gececegimiz icin birkac ayarlama yapmamiz gerekiyordu.
Son zamanlarda Nepal hakkinda yayinlanan haberleri takip ettigimizde ulkenin bir kriz icinde oldugunu gorduk. Birincisi Nepal hukumetine karsi olan ve kasim ayi secimlerinin ertelenmesini isteyen Maocularin yollari kesmesi, ozellikle bati terai bolgesinde catismalarin olmasi; ikincisi Nepal devletinin Hindistan'a olan petrol borcunu odeyemedigi icin benzin almanin cok zorlastigi. Biz de bunun uzerine tum ekstra bagajimizi ( okudugumuz kalin kitaplar,kullanmadigimiz kiyafetler,cadir,matras vb) buradan bir valizle Delhi'ye gonderdik ve onun yerine plastik bidonlarla 30 litre benzin aldik yanimiza. Bu arada Maocularla Hukumet anlasip secimi erteledigi icin tum kriz gecici olarak cozulmustu ve biz de ic rahatligiyla sabah erkenden Nepal tarafina gecmek uzere yola ciktik.

4.10.07

CHANDIGARH

Nepal'e dogru olan rotamizin ilk duragi Punjab'in baskenti, Hindistan'in en yesil,en iyi planlanmis ve en duzenli sehri olan Chandigarh'di.

Dunyaca unlu Fransiz mimar Le Corbusier'e, 1950 yilinda, Punjab'a yeni bir baskent yaratmasi icin buyuk bir proje verilmis. Le Corbusier de kendi sehir utopyasini yaratarak 36 sektore ayrilmis, ayni tip kup seklinde binalardan, yesil alanlardan ve genis caddelerden olusan bir yerlesim alani ortaya cikarmis. Bu acidan Chandigarh'i ziyaret etmek gercekten cok ilginc.



Chandigarh'a girdigimizde, diger buyuk sehirlere gore ne kadar rahat yolumuzu buldugumuza inanamadik. Tum caddeler genis ve duz ilerliyor ve sehir otellerinin bulundugu bolgelerde buyuk park yerleri var arabalar icin.Evler buyuk caddeye degil de, trafikten arindirilmis yesil alanlara bakiyor. Her sektor kendi icinde bagimsiz yani insan o sektorden cikmadan gunluk ihtiyaclarini karsilayabiliyor.

Burada iki gun kalip Delhi Istanbul - Istanbul Bangkok biletlerimizi, Hindistan havayollari ofisinin buyuk cabasiyla cok uygun fiyata ayarladiktan sonra Rishikesh'e dogru yola koyulduk.


Chandigarh sehrinin uydu goruntuleri icin asagidaki linke bakabilirsiniz.


http://www.maplandia.com/india/chandigarh/

GEZI NOTLARI



Dal golunde tum enerjimizi geri kazanip, Nepal'e dogru uzanan ve yaklasik olarak 10 gun surmesini planladigimiz yola koyulduk erkenden.


Bu arada Kasim sonu ve aralik ayinda Istanbul'da olmak istedigimiz icin ucak biletlerimizi simdiden almamiz gerekiyordu. Motorsikletimizi Delhi'den degil de Kathmandu'dan ucakla gondermeye karar verdik. Bu bize hem Kathmandu'da daha uzun kalabilme firsati verecek hem de Delhi'ye motorla geri donup, bu karmasik sehirde 10 gun suren burakratik islemler icin beklemek zorunda kalmayacaktik.


Ailelerimiz icin rahatlatici bir haber olsa da motorumuzu geri gonderip sirt cantasiyla gezmeye devam edecegimiz, bizim icin cok da kolay degil. Gezimize baslarken emin degildik motorla uzun sure yolculuk etmenin kolay olup olmayacagi konusunda. Simdi son 4 aya ve arkamizda biraktigimiz 12000 kilometreye baktigimizda o kadar cok sey paylastik ki motorumuzla. Bize zorluklari ,daglari, nehirleri asmayi, hindistan trafiginde sabirli olmayi, her durdugumuz yerde cevre halkin ilgisine alismayi ogretti. Bize ozgurlugun kapilarini acti, kimseye ve zamana bagimli olmadan kendi yolumuzu cizme imkani verdi. Motorsikletle gezmek arabayla gezmekten cok farkli. Motorsikletle ruzgari hissedip, gokyuzunu ve daglarin zirvelerini genis bir aciyla gorup cevreyle butunlesiyor insan. Araba icinde fark etmeden yanindan gectiginiz kuslari, maymunlari,dereleri ve insanlari daha yakindan gozlemleyebiliyorsunuz.


Oyle alistik ki istedigimiz zaman durmaya, rotamizi gun icinde keyfimize gore degistirmeye, haritayla defalarca kaybolup, yolu cevre halkina sora sora bulmaya. Kimsenin durmayip otobusle gecip gittigi koylerde, kucuk bir manavdan muz alip yandaki ilkokul ogretmeni tarafindan sinifa davet edilip sevimli cocuklarla sohbet etmeye ve daha bircok surprize.


Tabi zorluklari da yok degil, ornegin her otel arayisinizda odanin konforundan cok park yerinin guvenligine oncelik vermeye, uzun yol katedip ilginc olmayan yerleri biran once gecmek istediginizde otobusle gece yolculugu yapip siz uyurken kilometrelerin akip gitmesi yerine, tum sicak,bozuk ve tozlu yollari, agir trafigi gun icinde her metresinde tozlari yutarak, agir cizme ve motor kiyafeti icinde ter akitarak ve aksama pestil olmus halde otel aramak icin son enerjinizi kullanmak zorunda olmaniz,kimsenin hayallerini suslemiyordur sanirim.


Simdiden dusunmeye baslamistik guney dogu Asya ve Cin'de otobus ve trenle gezmeye alisabilecekmiyiz diye. Belki aranizdan merak edenler vardir neden o zaman motorla devam etmiyorsunuz diye. Sebep, Hindistan'i Tayland'a baglayan yollarin karayoluyla gecilememesi. Burma kralligina karadan gecebileceginiz bir sinir kapisi yok Hindistan'da. Cin'e kendi aracinizla girebilmek icin once 500 euro sonra da kaldiginiz hergun icin size eslik etme zorunlulugu olan rehber icin 100 dolar odemeniz gerekiyor. Yani bizim ve bircok insan icin cilginlik. Baska bir alternatif Kathmandu'dan ucakla motorsikletinizi Bangkok'a gondermek. O da bizim icin gereksiz bir masraf. Anlayacaginiz uzere, haritaya baktiginizda cogu karadan dolasim Nepal'de son buluyor. Cogu insan Delhi'den Tayland'a ucup istedikleri zaman kucuk scooterlar kiralayip gezilerine devam ediyorlar.


23.9.07

LEZIZ HINT MUTFAGI



Binbir cesit baharatin kullanildigi Hint yemekleri bolgeden bolgeye degisiklik gosteriyor. Hindistan, etsiz yasayamam diyenler icin pek uygun degil. Inanclarina gore inek kutsal sayildigi icin burada sigir eti yemek tamamen bir tabu. Bazi yerlerde tavuk bulsaniz da yine de leziz sebze yemeklerini tercih etmek en iyisi.

Biz hem ilk gelisimizde hem de bu sefer , hic ete ihtiyac duymadik. Sebze yemekleri o kadar zengin o kadar lezzetli ki yemeye doyamiyor insan. Pushkar golu gibi kutsal yerlerde yumurta ve sut bulmak mumkun degil. Yanliz hiristiyan ve musluman halkin bulundugu Kasmir ve Kerala bolgelerinde agiz tadiyla kebap yiyebilirsiniz ama buralarda da sadece koyun eti kullaniliyor.

Mercimek icerdigi protein bakimindan vejeteryan mutfaginin bastaci. Genellikle soganli yemegini heryerde bulmak mumkun.

Hindistan'da ozellikle ilk haftalarda yediklerinize ve ictiklerinize cok dikkat etmek durumundasiniz. Mesela;

-Hicbir zaman aciktan su icmeyin. Sise suyunun kapaginin acik olmadigindan emin olun.
-Buzlu icecekler icmeyin.Zira buz yapmak icin kullanilan su mikroplu olabilir.
-Meyveleri soyup yiyin ve salata dahil pismemis sebzelerden uzak durun
-Pismis yemeklerin sicak servis edildiginden emin olun

Bunlarin hepsini yapasaniz dahi yine de gununuzu tuvalette kitap okuyarak gecirme durumunda kalabilirsiniz. Biz Hindistan'da 1.5 ay sonunda salata yemeye basladik, ne de olsa bu sure zarfinda mikroplara bagisiklik kazandik.

Hint mutfagindan en sevdigimiz yemekler:

THALI: Genelde heryerde bulabileceginiz, doyurucu,ucuz ve cesitli bir yemek. Bizim tabildot hesabi, 3 cesit sebze yemegi,yogurt ,pilav ve nun denilen lavas ekmegi icin genelde odemeniz gereken 50 rupee ( 1.5 YTL). Her seferinde farkli bir sebze yemegi oldugu icin secme zorunlulugu da kalmiyor. ( yukaridaki fotograf zengin bir Thali ornegi)

Raita: Ozellikle bol aci biberli,korili yemeklerin yaninda cok iyi gidiyor. Bizim caciga benzer fakat daha zengin bir karisim. Yogurt, haslanmis -sogutulmus -dogranmis patates, soyulmus dogranmis taze domates, ve ince kiyilmis soganla karistiriliyor.. evde denemeye deger.

Kasmiri Aloo Dum: Domates ve kori soslu, peynirli patates dolmasi. Yanliz Hindistan'da kori bizim bildigimiz kori degil. Burada her yorede degisen farkli baharatlarin kullanildigi karisim.

Palak Paneer: Ispanakli beyaz peynir yemegi

Aloo Parantha: Bizim gozlemeye benzer, patatesli veya peynirli borek.

Ladakh'da cok rastlanilan Tibet mutfagindan secmeler:

Momo: Ici patates ,peynir veya ispanakla doldurulduktan sonra buharda pisirilen ya da kizartilan yuvarlak bir cesit borek.

Thukpa: Sebzeli, eristeli ogun corbasi

Hindistan'da usul pilavi sebzeyele karistirip mama kivamina getirdikten sonra elle yemek. Acik ekmek chapati sayesinde pek de zor degil. Tabi yemeden once elleri yikamak sart!!!!

20.9.07

KASMIR


" Eger dunya uzerinde bir cennet varsa, o burada,burada,Kasmir'dedir" Hint-Mogol imparatoru Cihangir.

Sonunda hakkinda bircok degisik hikaye duydugumuz Kasmir bolgesine gitmek bizi oldukca heyecanlandiriyordu.

Tarihsel olarak baktigimizda Pakistan'in Hindistan'dan ayrildigi 1947 yilindan itibaren Kasmir iki ulke arasinda anlasmazlik unsuru olmus, cogu musluman olan bolgenin 3/4 unun Hindistan'da kalmasi Pakistan tarafindan sindirilememis. 1965 ve 1999 yillarinda cikan savaslar sonucunda sayisiz Kasmirli hayatini kaybetmis.

Kasmirliye soracak olursaniz,onlar bu durumdan bikip usanmislar, kendi bagimsizliklarini istiyorlar. Bu amac ugruna Hint ordusuyla catisan militanlar Pakistan tarafindan destekleniyor.

Amerika tarafindan 1999da dunyanin en tehlikeli yerlerinden biri ilan edilmesine ragmen, su siralarda durum cok sakin, Hindistan-Pakistan iliskilerinin iyilesmesi bu bolgedeki huzurun saglanmasina destek olmus son yillarda turizm tekrar canlanmis.

Ladakh'i Kasmir'den ayiran Loji La gecidini gecer gecmez Kasmir icin neden bu kadar savas verildigini anliyorsunuz. Sizi cennet gibi yemyesil,masmavi bir vadi bekliyor. Buzullardan caglayanlara,cam ormanlarindan dik yamaclara hersey var. Cinko catili genis evler bizim Camliyaylayi animsatiyor.

Kasmir'in buyuk sehri Srinagar'a varana kadar oldukca etkin bir ordu mevcudiyeti hissediyorsunuz. Her 100 metrede bir tank, ve sayisiz dikenli telle cevrili birlik binalari var. Buna ragmen bu bolgenin incisi DAL Golune geldiginizde inanilmaz sesizlik ve huzur buyuk mutluluk veriyor insana.

Bu gol, gemi evleriyle unlu. Golun ortasindaki niluferlerle kapli bolgede yuzlerce geleneksel gemi bulabilirsiniz. Bu gemilerin hepsi daimi olarak demirlenmis. Farkli kategorilerde olan gemilerin Delukslerinde buyuk yatak odasi ( genelde iki ve uc adet), buyuk bir yemek odasi,kristal avizelerle bezenmis buyuk bir salon ve suya bakan bir veranda var.

Biz bir hafta suren suru vadisi maceramizdan sonra luks bir yerde dinlenmek istiyorduk. O sebeple daha once Slovak arkadasimizdan aldigimiz adrese gitmeye karar verdik. Gol kenarinda bir kayik kiralayip gemiye gittik ve iyi bir pazarliktan sonra yuzen saray Ambassador'da uygun bir fiyata kalmak icin sahibiyle anlastik. Fiyatlar sezon sirasinda 4000 rupeeyi asarken, eylul sezon disi oldugu icin yemek dahil kisi basi 225 rupeeye (yaklasik 4 euro) bu harika yerde kalma firsatini yakaladik.

Gemide bizden baska kimse yoktu, biz de evimiz gibi hissettigimiz bu yerde toplam uc gun kaldik. Burada Venedik'deki gondolalara benzer 'Sikaralar' da yuzen supermarketler, taki dukkanlari ve cicekciler var. Istediginiz herseyi su ustunde bulabiliyorsunuz. Bizim geminin de kucuk bir kayigi vardi biz de her ogleden sonra gunes batisina yakin kayigi alip zambak ve menekse bahcelerine dogru kurek cektik. Buradan daha huzurlu ve sessiz biryer yoktu bizim icin o an. Binbir cesit kus barindiran bu golde kartallar,balikcil ve buraya ozgu yalicapkini (kingfisher) kuslari etrafimizda ucusuyorlardi. Ramazan ayi oldugu icin tek duydugumuz camiden gelen ezan sesiydi.

Bu gemiler nasil ortaya cikmis diye sorabilirsiniz. Yuzyillardir Srinagar halki bu gemiler icinde yasiyorlarmis. Raj yonetimi sirasinda Ingilizler gol kenarindan toprak almak istemisler fakat o zamanin mihracesi buna izin vermemis. Toprak sahibi olamayan ingilizler gemi evleri kiralayarak yazlarini burada gecirmeye baslamislar. Boylece turistlerin ilgisini cekmis bu bolge.

Burada yapilmasi gerekenlerden biri de sabah 5'de gemiden bir Sikarayla ayrilip yuzen sebze pazarina gitmek. Burada sebze yetisticilerinin kucuk kayiklarla toplanip nasil pazarlik yaptigina, kucuk bakkallara nasil mal sattigina sahit olduk.


Son uc gundur de Dal golunun yakininda,farkli bir tabiyati olan Nagin golundeki New Peony gemisinde kalmaya basladik. Burasi da ayri guzellikte ve sakinlikte bir yer. Yemyesil dogasina ve civildayan kuslara doymak mumkun degil fakat biz planimizi takip ederek yarin pusulamizi Nepal'e cevirerek yolumuza devam edecegiz.

7.9.07

LADAKH - HIMALAYALARIN TUM HASMETI


Ladakh bircok gezgin'i cezbeden bir bolge olmus turizme acildigi 1974 yilindan beri. Vashnist'den Leh'e uzanan yol dunyanin en yuksek gecitlerini kapsiyor. Burayi kesfetmenin en iyi yolu ya kendi motorunuz ya da cipinizle gezmeniz. Bircok insan Vashnist'den Hint mali Royal Enfield'lar kiralayarak yola koyuluyorlar. Royal Enfield'lar 350 veya 500cc lik motorlar. Bu yollari asmak ve muhtesem guzelliklerinden sonuna kadar faydalanmak icin cok iyi bir hazirlik ve tecrube gerekiyor. Yaninizda olmazsa olmazlar sunlar:


- Yunlu iccamasiri (uzun tayt)


-Yuze gecirilen kar maskesi


-Ruzgari ve sogugu kesen sweatshirtler


-Hem sandalet hem soguga dayanikli bot


- 50 faktorluk gunes kremi


- Dudak kremi ve vucut nemlendiricisi


-Gunde 5 litre su


- Bol enerji veren ve Hindistan'da kolaylikla bulunan tereyagli- fistikli biskuviler


-Yagmurluk (kar yagdiginda ise yariyor)


-UV filtreli gune gozlugu


- Eger istediginiz yerde kamp yapabilmek istiyorsaniz ruzgara dayanikli bir cadir ve eksi derecelerde sizi soguktan koruyabilecek uyku tulumlari sart.


Biz bunlarin hepsini Belcika'dan yola cikarken yanimiza almistik o yuzden soguktan korkumuz yoktu. Sabah erken ciktik yola ve ilk gecit olan 3978 metre yuksekligindeki Rohtang La 'ya dogru giderek yukselmeye basladik. Yolun bir bolumunde toprak kaymasi oldugu ve oldukca keskin ve camurlu viraji gecemeyen kamyonlari vincle tasidiklari icin 3 saat kadar bir noktada beklemek durumunda kaldik. Bu arada bircok farkli insanla tanisip onlarin hikayelerini ve planlarini ogrendik,zaman cabuk gecti. Tom'un fotografini cekerken virajin yaninda kaskim elimden kaydi ve tum insanlarin gozu onunde ucurumdan asagi yuvarlandi. Oradaki yerlilerden birkaci asagi inip kaskimi aramaya gonullu olmus olsa da oldukca dik olan bu ucurumda hizla asagi dustugu icin birdaha bulmak mumkun olmadi. Boyle durumlarda insan daha kotu birsey olmadigina sevinip, cana gelecegine mala gelsin demekten kendini alikoyamiyor. Biz de Leh yolundaki son kasaba Keylong'dan kask buluruz dusuncesiyle yolumuza devam ettik. Rihtang La 'ya ciktikca hava soguyor ve cevremizi bulutlar sariyordu. Bu arada Enfield'lariyla gezen bir cok turistle karsilastik. Bunlardan biri Avustralyali 50 yaslarinda bir bayandi. Ben kaskimi kaybettigimi soyleyince sanirim koruyucu melegim olacak ki ,bana hemen yanindaki kaski kullanmadigini soyleyip hediye etti. Cok sevindik ve sasirdik bu duruma ve tesekkur edip yolumuza devam ettik.



Rotang La yi gecer gecmez goruntu degisti, yemyesil ormanlarin yerini hasmetli ciplak daglar ve buzullar aldi. Gordugumuz guzellik karsisinda eriyip kucucuk olduk. Hayatimizda ilk defa doganin hasmetini ve gucunu gorup, bu guc karsisinda ne kadar aciz oldugumuzu anladik. Bes gun suren bu yolculukta buzullarin eriyerek yollardan nehir olup aktigini, daglardan kopup yuvarlanan dev kayalarin akibetini, 21 virajli yoldan cikarak erisilen 5060mt yukseklikteki Lachung La gecidini ,dunyanin en yuksek Morey platolarinda yasayan Ladak gocebelerini gorduk. Inanilmaz,hayatta gordugumuz kiyas goturmez en muhtesem guzellikleri tattigimiz 5 gundu bu.



Leh'e kadarki 365 kmlik yolda hic benzin istasyonu olmadigi icin 10 litrelik ekstra benzin almiztik yanimiza. Bizi enfield'lardan ayiran motorumuzun 1100 cclik olmasi,bagajimizla toplam 450 kilo olmamizdi. Bu durumda akan nehirlerden ve tasli yollardan gecmenin cok daha zor olmasina ragmen, Tom inanilmaz bir hunerle tum zorluklari rahatlikla gecti. Bazi yerlerde ben motordan atlayip yurudum nehirler uzerinden agirligi azaltmak icin ama cogu yerde buna da gerek kalmadi.



Burada onemli olan Yuksek rakim rahatsizligina yakalanmamak icin 3000 metre yukseklikten itibaren uyudugunuz yerin her gun 500 metreden fazla artmamasi gerekiyor. Ilk gunlerde fazla fiziksel aktivitede bulunmaktan kacinmaniz gerekiyor. Oksijenin giderek azalmasindan dolayi birkac adimi hizli attiginiz taktirde nefes nefese kalmaniz guc degil.Cok garip bir duygu gercekten. Havanin inanilmaz kuru olmasi nedeniyle bol su tuketimi , dudaklari korumak icin surekli balsam ve yakici gunese karsi yuksek faktorlu krem kullanmak gerekiyor.



Yolda begendigimiz yerde durup cadir kurduk. Ilk gun bir buzul golunun yaninda, dolunay isiginin sudaki yansimasini izleyerek,ikinci gun Serchu'da yemyesil ovayi yaran bir nehrin kenarinda, ucuncu gun 4800 metre yuksekligindeki Morey platosunda geceledik. Gunes batimindan sonra disaridaki soguga dayanmak olanaksiz oldugu icin erkenden cadirimiza cekilip kitabimizin tadini cikardik. Ben bu zamanlarda kendimi Harry Potter'in son mecaralarina biraktim kendimi.



Yol boyunca mogol yurtlari tipindeki Dhaba denilen cadirlar restoran ve oteller oldugu icin yemek bulmak zor olmadi. Gocebeler yolun acik oldugu Haziran- Eylul aylarinda yol kenarlarinda cadir kurup hem standart mercimek yemegi ve pilav sunuyorlar misafirlere hem de yatak veriyorlar. tabi ki bes gun mercimek yemekten biktigimiz anlar olmuyor degildi.


Bu sure zarfinda bisikletleriyle gezen ve dunyanin en yuksek gecitlerinden birkacini asan hollandali, amerikali ve guney afrikali ciftlerle karsilastik. Insanin en ufak harekette nefes almakta gucluk cektigi bu rakimlarda nasil ilerlediklerine sahit olup, hayret etmemek mumkun degildi.


Himalayalarin milyonlarca yil once Hindistan kitasinin asya kitasiyla carpisip okyanusun dibindeki yeryuzu katmaninin yukselmesine yolacmasiyla olustugunu ve her yil 0.8 cm yukseldigini ogrendik. Bu tektonik hareketlerden dolayi Hindistan her sene 2 cm kuzeye dogru hareket edip Tibet'i doguya dogru kaydiriyor.


Bes gun suren bu heyecanli fakat yorucu yolculuktan sonra Leh'e vardik. Leh Ladakh'in en buyuk sehri 28000 nufusuyla ve 3500 mt rakima sahip. Himalayalarla cevrilmis bu sehrin bu kadar turistik olmasi sasirtti bizi. Ozellikle 3 yillik askerlikten sonra dunyayi gormek icin ulkelerinden ayrilan Israilli genclerle dolu burasi. Havaalani da oldugu icin bircok insan Delhi'den ucakla rahatlikla himalayalarin muhtesem manzarasini izleyerek geliyorlar.



Burada insanlar hem haftalar suren yuruyus ve yolculuktan donuste dinlenmek, sehrin bol cesitli yemeklerinden ve alisveris imkanlarindan yararlanmak hem de gorulmeye deger Gompa ve stupalarini ziyaret etmek icin geliyorlar. Gompalar, genelde kayalik bir tepe uzerine kurulmus Budist manastirlari ve stupalar Budanin soylevlerini iceren yarim daire seklindeki kutsal yapilardir. Leh'deki yuksek bir tepe uzerine kurulmus Santi Gompa'dan sehri ve gun batisini izlemek cikmaniz gereken 300 basamaga deger.


Ladakh bolgesinin halki hicbiryerde gormedigimiz kadar guler yuzlu ve misafirperver, gorunus acisindan Tibetlilere daha yakinlar. Ladaki dilinde ogrenmeniz gereken en onemli kelime; gunaydin,tesekkurler,gule gule anlamina gelen 'JULEEEY'dir. Bu kelimeyi her uc dakikada bir duyacaginiz icin ogrenmekte zorluk cekmeyeceksiniz.


Leh'de internet ve telefon baglantisi pahali ve guvenilir degil. Bu sirada hem kardesim Burcu'nun hem eltim Barbara'nin hamile oldugunu ogrendigimiz icin surekli ev cephesiyle baglanti kurmak istesek de sikca baglanti ve elektik kesintisinden buna pek firsat bulamadik. Boyle zamanlarda insan gercekten ev ozlemi cekiyor, uzakta olmaktan uzuntu duyuyor. O gunlerde Kasim ayinda Istanbul'a gidecek olmamiz bize buyuk mutluluk verdi.



Uc gun bahcesinde kelebeklerin ucustugu,renk renk ciceklerin mis gibi koktugu odalari basit ama rahat Asya misafirhanesinde kaldiktan sonra Pangong golune dogru yol ciktik.


Pangong golu Asya'nin en uzun tuzlu golu. 150km uzunlukta ve en genis bolgesi 4km genisliginde. 1/4'u hindistan,3/4'u Tibet sinirlari icinde. Turizme yeni acildigi icin ancak Leh'den alinan ozel izinle gidilebiliyor.



Kahvaltimizi yaptiktan sonra 180 kmlik yola koyulduk. Bu bolgede askeri kuvvetler agirlikta oldugu icin yollar oldukca iyi. Giderek yukselen ve kivrimli rotamizda ilerleyerek dunyanin ucuncu en yuksek gecidi Chang La'dan gectik. Manzara surekli degisiyor, renkli kucuk koylerden, dev kayalarla kapli vadilere,tasarak akan nehirlere,taylarin ve kisraklarin kosusturdu yesil cayirlara kadar her guzelligi ardi ardina izliyorduk. Chang La'yi gectikten sonra zumrut yesili kucuk bir golun kiyisina masa kurmus bir albay ve takiminin gunesli havanin tadini cikardigini gorup biz de gole dogru ilerleyip biraz dinlenmeye karar verdik. hemen bizi masalarina misafir ettiler ve biz de 4500 mt rakimda Kingfisher biralarimizi yudumlayip ardi arkasi gelmeyen ikramlardan tadarak kasmir bolgesinin durumu, Pakistan'in icinde bulundugu zorluklar, bolgede kisin yasamanin zorlugu uzerine sohbet ettikten sonra tesekkur edip yola koyulduk.




Cevresi karli daglarla kapli turkuaz renkli Pangong golunun tam kiyisina cadirimizi kurduk ve gece oldugunda milyonlarca yildizin parlak isiklari altinda uykuya daldik.




Sabah uyandigimizda hava oldukca bulutlu ve ruzgarliydi. Biz de cadirimizda kahvalti yapip havanin duzelmesini bekledik. Gunes yuzunu gosterince gol kenarinda yuruyus yapip yakindaki bir dhaba'ya gidip yemek yedik. Dhaba'nin sahibi Chang La gecidine yilin ilk karinin yagdigini yolun kapali olabilecegini soyledi biz de bu harika golun yaninda bir gun daha kalmaya karar verdik. Gece boyunca yagan sagnak yagmur ve firtina'dan oldukca korkmus olsak da ,sevgili arkadaslarimiz Jan,Brenda ve Andy'nin hediyesi olan cadirimiz bir damla yagmur veya ruzgar gecirmedi.Disarida kiyamet koparken biz uyku tulumlarimizin icinde zevkle kitaplarimizi okuyup, iceceklerimizi yudumluyorduk. Harry Potter'in son macerasini saatlerce nefesimi tutarak okudum kamp yaptigimiz uzun aksamlarda.



Ertesi gun Leh'e geri donmek icin erken yola koyulduk. Chang La'ya yaklastikca hava sogudu kar yagmaya basladi. Su gecirmez yagmurluklarimizi giydik ve rahatca devam ettik dagin oteki tarafina dogru.



Donuste Leh'de iki gece kaldik dinlenmek ve beslenmek icin. Bundan sonra rotamizi Kasmir'e dogru yoneltip kcuuk koylerde kalarak ilerleyecektik.





Leh'i kasmir bolgesine baglayan yaklasik 350kmlik yolun uzerindeki Likir koyunde konaklamak ve oradaki Likir Gompayi ziyaret etmek istiyorduk. Once Zanskar ve Indus nehirlerinin birlestigi Nimmu'da kucuk bir tali yolu takip ederek Zanskar vadisinde ilerledik bir sure. Kimsenin gecmedigi bu yolda bizi buyuk bir surpriz bekliyordu. Himalayalarin bu yuksekliginde gunesli,bembeyaz ince kumlu bir plaj!!! Hemen sortlarimizi giyip buz gibi suya ayaklarimizi sokarak piknik yaptik karla kapli yuksek daglari, kirmizi,mavi ve yesil renklerin hakim oldugu kayalari izleyerek.





Likir'e vardigimizda gunes batmak uzereydi. Bu 20 haneli koyde evini turistlere acmis bir ailenin yaninda kaldik. Nefis kahvalti,ogle ve aksam yemegi, gun boyu cay ve karli daglara bakan odamiz icin kisi basi 5 YTL odedik. Bu buyuk aile cocuklarla doluydu en buyukleri 10 yasindaki Padima guzel ingilizce konustugu icin anlasmak hic de zor olmadi. Koyden yaklasik bir saatlik hos bir yuruyusten sonra 18 metrelik altin kaplama buda heykelinin bulundugu Likir Gompa'yi ziyaret ettik. Burada budist rahipleriyle bir sure konustuktan sonra tekrar koye geri donduk.



Ertesi gun yol bizi buyuk bir vadinin tepesine kurulmus Lamayuru koyune getirdi. Buradaki Gompa Indus vadisinin en eski ve onemlilerinden biri. abah 6.30da ilk gun isiklariyla manastirda yapilan Puja torenini izledik. Puja toreni rahiplerin yaptigi muzik esliginde dualar mirildanarak yapilan Buda'ya sunum toreni. Manastir'in sadece tavandan yansiyan gun isigiyla aydinlanan kucuk bir odasindaki toren gercekten etkileyiciydi.



Lamayuru'dan doguya ilerledikce Gompalarin yerini camiler almaya basladi.Kasmir bolgesine girmeden dogal guzellikleriyle unlu fakat turizmin cok az oldugu Suru vadisine gitmeye karar verdik. Kucuk koylerden gecerek ilk gece karli daglara bakan bir nehir kenarinda kamp atesi yakip cadirimizda peynir ekmek yedik ( yiyecek bulmak cok zordu). Havanin olagan ustu guzelliginden faydalanarak Suru vadisinin guneyine dogru ilerlemeye karar verdik ertesi gun. Yollar karsilastigimiz en kotu yollardi. Ortalama hizimiz 20km/saati asmadigi icin 60 km uzakliktaki Penzi La gecidine varmamiz tum gunumuzu aldi. Bir Dahab bulup ac kurtlar gibi yemege saldirdiktan sonra bolgenin en buyuk buzulu Durung Durung'a bakan kucuk bir golun kenarinda cadirimizi kurduk ruzgardan korunakli bir tepe onune. Ikimizden ve cevremizi sarik merakli koyluler gibi bakip birbirleriyle fisildasan kedi buyuklugunde Dagsicanlarindan baska hickimse yoktu. Dagsicanlari sisko ve cok tatli yaratiklar, oldukca yagli olduklari icin soguga karsi cok dayaniklilar. O gece gercekten cok soguktu ve sabah uyandigimizda cadirimizi kalin bir buz tabakasi kaplamisti. Bunca yoldan,soguktan ve acliktan sonra artik dinlenip,gonlumuzce yemek yiyip yayilmak istegimiz artmisti. Harika seyler gorup, dogayla butunlesmistik ama sicak bir dus alip tum kiyafetlerimizi yikama zamani gelmisti.



O gun Kasmir vadisinin incisi Srinagar'daki Dal golunde bir gemi evde konaklamak uzere Suru vadisinden ayrilip Zoji La gecidini gecip yemyesil,cennet Kasmir vadisinde yolumuza devam ettik.



Kalbimizin bir parcasi Ladakh'da kaldi. Insanlarinin guleryuzlulugu,huzuru, vadilerinin dogal guzellikleri unutulmasi mumkun olmayan seyler gercekten.

HIMACHAL PRADESH


Amritsar'dan ayrilip Himalayalarin yukselmeye basladigi bolgeye dogru yola ciktik. O gun amacimiz,Cin zulumun'den kacip Dalai Lama onderliginde Hindistan'a gelmis olan Tibetlilerin yasadigi Mc Leod Ganj yayla koyune varmakti. Yolumuza devam ettikce muson yagmuru artti ve Pathankot'a vardigimizda yolumuzun uzerinden gecen koptunun muson nedeniyle coktugunu ve kucuk koylerden gecerek farkli ve uzun bir yol takip etmemiz gerektigini ogrendik. Motorla gezen iki hintlinin yardimiyla sel olmus patikalardan gecerek anayola vardik. O gece yol ustundeki bir otelde konakladiktan sonra ikinci gun devam eden sagnak yagmura ragmen giderek yeseren,guzellesen kivrimli dag yollarindan gecerek Mc Leod Ganj'a vardik. Sehrin hemen girisindeki Om Oteline yerlestik. Bu otel muhtesem vadi manzarasini goren odalari, aksam yemegini yerken gunesin batisini keyifle izleyebileceginiz genis terasi ile harika bir yer, ustelik oda icin iki kisi sadece 5 euro odeyerek bu lukse sahip oluyor insan.




Himachal Pradesh bolgesinin cehresi Hindistan'in diger bolgelerine gore cok farkli. Taj Mahal'in bulundugu Rajastan bolgesi, Ganj nehrinin gectigi kutsal Varanasi kenti kulturel acidan cok zengin olmalarinin yani sira inanilmaz kalabalik yerler. Daglara ciktikca nufus azaliyor ve Budizmin etkisiyle de daha da huzurlu oluyor. Himachal'i gozunuzde canlandirmak icin, Dogu Karadeniz'in cay bahcelerine,toroslarin camlarini ,Amazonun yagmur ormanlarini ,egzotik palmiye ve muz agaclarini ekleyin. Burada sokak kopeklerinin yerine,elektik direklerinde tarzancilik oynayan, cocuklarini sirtlarinda tasiyan ve dikkat etmezseniz elinizdeki muzu asiran maymunlarla dolu.




Mc Leod Ganj'da Tibet kulturunu daha yakindan tanima,Budizm'i daha yakindan anlama firsatini bulduk. Buradaki muzede Cin'in 1949'daki isgalinden sonra Daila Lama ve takipcilerinin nasil Himalayalari asip,soguk ve acliga ragmen Hindistan'a sigindiklarini. Lhasa'da kalan Tibetlilerin nasil zulum gorduklerini ve Cin devletinin Budist tapinaklarini nasil bir bir yok ettigini gorduk. Bu savasmayi bilmeyen ve hep dostluktan yana olan halkin nasil aci cektigini gordukce insan goz yaslarini tutamiyor. Elleri ve ayaklari, himalayalardan gecerken dondugu icin kesilmis bircok yasli insan var burada. Dunyanin bircok yerinden gelen insanlar, hindistan'in tanidigi Tibet hukumetinde gonullu olarak calisiyor. Biz de buradaki budist tapinaginda birkac rahibe ingilizce odevlerinde yardimci olarak bir nebze de olsa katkida bulunabildik.




Mcleod Ganj, Himalayalarin en cok yagmur alan yerlerinden biri olmasina ragmen,ilk gun disinda hava oldukca gunesli ve sicakti. Biz de bunu firsat bilerek gunluk yuruyusler yapip cevre koylere,yesil ormanlara ve gurul gurul akan selalelere attik kendimizi. Buranin huzuru bircok kisice hissedilmis olacak ki, Avustralya'dan, Amerika'dan gelip buralara yerlesen bircok batiliyla karsilastik.




Bir sonraki duragimiz diger kucuk dag koyu Vashnist'di. Burasi hippiler tarafindan oldukca tutulan ve kucuk tapinagindan cikan sicak kaynar suyuyla unlu cok sirin bir koy. Yine odasindaki buyuk verandasi vadiye bakan otelimize yerlesip, Leh'e giden uzun ve macerali yolculugumuza baslamadan once gonlumuzce dinlendik, tapinagin hamaminda keyif yaptik ve son hazirliklarimizi tamamladik. Burasi Leh'e giden veya Leh'den gelen gezginlerle dolu oldugu icin bol bol bilgi alisverisinde bulunduk. Burada tanistigimiz insanlar arasinda en dikkat cekici olanlari,yan odayi paylasan Israilli aileydi. 4,9 ve 12 yaslarindaki cocuklariyla Hindistan'i bir sene boyunca gezen bu cifte sorduk zor olmuyor mu diye uc cocukla gezmek. Gordugumuz kadariyla cocuklar hayatlarindan memnun ve cok huzurlulardi ve ciftin soyledigine gore anne babalariyla 24 saat beraber olmaktan cok da mutlulardi. Dillerini ve kulturlerini bilmedikleri cocuklarla beraber oynayip, farkli ulkelerden gelen insanlarla iletisim kurmayi ogreniyorlarmis. Yine de bizce cesaret isteyen bir is.


26 agustos gunu bir sonraki etabimiz Ladakh'a gitmek icin yola koyulduk.

2.9.07

AMRITSAR - SIKHLERIN KUTSAL KENTI

Pakistan sinir kapisi Wagah'da islemlerimizi yaptirip yavas da olsa Hindistan tarafina gectik. Burada dikkatimizi ceken her iki taraftaki genis tribunlerdi. Burada her gun futbol maci mi oynaniyor diye sorabilir bilmeyen biri ama gercek her gun sinir kapisi kapatma zamani gelip,bayraklar indirildiginde bu tribunlerin Pakistanli ve Hintli seyircilerle dolup tastigi, bu torenin hergun bir govde gosterisine donustuguydu. O gunku gosteriyi gorebilmek icin uzun zaman beklememiz gerektigi icin yarim saat mesafedeki Amritsar'a gidip daha sonraki gun geri donmeye karar verdik.


Komik olan diger bir goruntu ise Pakistan'dan gelen kamyonlarin sinirdan bir iki metre once durdurulup tasidiklarin mallarin Hindistan kapisinin ilerisindeki kamyona sirf bu is icin gorevli isciler tarafindan tasinmasiydi.



Hindistan tarafindaki islemlerimiz bizden baska siniri gecen kimse olmamasina ragmen cok yavas surdu. Bu arada Lahore'dan bizden once ayrilan Hollandali arkadaslarimizin kamyonetini gorduk gumruk cikisinda. Plakasi sokulmus yanliz basina,oyle boynu bukuk birakilmisti. Gumruk mudurune sorduk neden Hindistan'a girisine izin verilmedigini. O da bize karneleri olmadigini, para teklif etmelerine ragmen kurallari uyguladiklarini ve araci alikoyduklarini soyledi. Uzulduk onlarin adina cunku kamyonetlerini bir hayir kurumuna bagislamak istiyorlardi Yeni Delhi'de. Tabi ki Hindistan'da direksiyonu sag'da olan bir arabayi bagis olarak bile kabul etmediklerini hesaba katmamislardi.



Amritsar'a dogru yola koyulduk. Hindistan'da oldugumuzu yollarda serbestce gezen ineklerden, kucuklu buyuklu tapinaklardan ve rengarenk giyimli bayanlardan anliyorduk. Yanliz buranin inekleri bizimkiler gibi bos bos bakmiyorlar, yillardir saygi gorup kutsal sayildiklarindanmidir nedir , insan gibi yuruyor,bilgic bilgic suzuyorlardi cevreyi. Tekrar burada olmak bize buyuk bir memnuniyet veriyordu. Asfalt yollarda ilerlerken birden hava serinledi, soguk bir ruzgar esmeye basladi. Biz ne oluyor derken muson yagmuru bastiriverdi. Aylardir suren kurak ve sicak havadan sonra oldukca sevindirmisti bu ferahlik bizi fakat yagmurun siddeti arttikca devam edemeyecegimizi anlayarak yolun kenarindaki bir dukkan'a sigindik. hemen bize cay ikram ettiler ve biz de bundan istifade ederek Pencab bolgesinin sikh halkiyla ilk kez konusma firsati bulduk. Baslari renkli turbanlarla sarili Sikh erkekleri inanislarina gore saclarini hic kesmiyorlar ve yanlarinda surekli tarak tasiyorlar. Orada bulunan erkeklerden birinin sacinin oldukca kisa oldugunu gorup merakla sordum; "Siz Sikh degil misiniz?". Yanindaki arkadasi gulerek yanit verdi " O modayi takip edenlerden". Yagmur durdugunda tekrar devam ediyoruz ve kisa bir surede Amritsar'a varip otelimize yerlesiyoruz. Bahcede aylar sonra ictigimiz ilk biramizi zevkle yudumlayip bisiklet taksimizle Amritsar'i tum dunya Sikhleri icin kutsal bir ibadet yeri yapan Altin tapinaga gidiyoruz. Giriste ayakkabilarimizi cikariyoruz ve Tom'a hemen bir esarp uzatiyorlar. Sadece bayanlar degil erkekler de baslarini kapatmak zorunda. Tapinaga girdigimizde buranin kutsal biryer oldugunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Insanin icini huzur doluyor ritmik ilahileri duyunca. Dort futbol sahasi buyuklugundeki beyaz mermerle kapli alanin ortasinda genis bir havuz ve altin kapli gece isiginda paril paril parlayan tapinagi goruyoruz. Gruplar halinde insanlar tapinagin cevresinde yuruyorlar sarkilar soyleyip. Biz de insanlarin arasina karisip bu huzurlu ortamin tadini cikariyoruz. Bircok kisi ziyarete geldigi bu tapinakta geceliyorlar. Havuz kenarinda otururken bircok genc kiz,erkek yanimiza geliyor ve saatlerce sohbet ediyoruz. Cok acik goruslu ve samimi insanlar.Amritsar'da kaldigimiz surece birkac kere daha gidiyoruz bu tapinaga.


Tabi ki herkesce bilinen bayrak indirme torenini gormek icin saat 18.00de sinirda olacak sekilde yola cikiyoruz. Vardigimizda gordugumuz manzara karsisinda agzimiz acik kaliyor. Biz birkac seyirci disinda kimse olmaz derken tribunlere yigilmis yuzlerce Hintli bir o kadar da Pakistanli goruyoruz. Neyse ki Turistler icin ozel bir tribun ayrildigi icin rahatlikla yerimize yerlesip bu govde gosterisi toreni buyuk bir heyecanla izliyoruz. Taraftarlar karsilikli bayrak salliyor, marslar soyluyorlar. Her iki ulkenin askerleri farkli uniformalarda ritmik yuruyusler ve komutlarla kapilari kapatip ,bayragi indiriyorlar en sonunda da dostca selamlasip toreni sonlandiriyorlar. Yaklasik 45 dakika suruyor tum gosteri. Acaba diyorum Yunanistan Turkiye sinirinda neden boyle bir toren yok...



26.8.07

HINDISTAN - BILGE INEKLER, LEZIZ BAHARATLAR VE KUTSAL MABETLER DIYARI




Hindistan'a bu ilk gelisimiz degil. Iki sene once kisa bir sureligine gezme imkani bulmustuk bu gizemli ulkeyi. 3 haftalik gezimizi planlarken bazi arkadaslarimiz bize Hindistan'a gidip gordukleri pislige,yoksulluga,farkliliga dayanamayip iki gun sonra eve geri donduklerini soylemislerdi. Biraz tereddutle gelmis olsak da Rajastan'da baslayip Varanasi'ye uzanan ve guneydeki Kerala bolgesinde son bulan ilk tecrubemiz bize yeni kapilar acmis, bu tadina doyamadigimiz guzellikleri yeniden gorme istegi uyandirmisti bizde. Belcika'ya donmek icin ucaga bindigimizde geri donecegimizi biliyorduk.


Hindistan'in tam anlamiyla tadini cikarabilmek icin oncelikle bazi onyargilardan kurtulup, buradaki yasami oldugu gibi kabul etmek gerekiyor. Bu bakis acisi her ulke icin gecerli ama gelenekleri ve yemek kulturuyle bize gore cok farkli olan Hindistan'da daha buyuk bir onem tasiyor.


Hindistan Turkiye'nin 4 kati buyuklugunde bir ulke. Her bolgesinde etnik olarak farkli insanlar,diller ve kulturler yasiyor. Colden,tropik yagmur ormanlarina,dunyanin en yuksek daglarindan, kutsal Ganj nehrine kadar herseyi bulabileceginiz bir cografik yapisi var.


15 Agustos 1947'de Mahatma Gandhi onderliginde Ingiliz somurgeliginden kurtulup ozgurlugune kavusan Hindistan, hemen ardindan muslumanlarin kendi ulkelerini kurma istegi uzerine parcalanarak Pakistan'dan ayrilmis . Bu yillardan kalan Kasmir bolgesi anlasmazligi hala devam etmekte. Kasmir'in tamami musluman oldugu icin Pakistan bu bolgeyi kendine ait gormesine ragmen suanda Azad-i Kasmir ( Kurtarilmis Kasmir) disindaki tum bolum Hindistan'a ait.


Hindistan'da resmi dillerinden biri Hintce fakat farkli bolgelerde farkli yoresel diller konusuldugu icin Ingiliz yonetiminden bunca yil gecmis olmasina ragmen Burokratik dil hala Ingilizce ve okullarda ilk dil olarak ogretiliyor. Bunun avantajini en kucuk koye gitseniz dahi herkesle iletisim kurabilme kolayligina erisince anliyorsunuz.


Halk'in %82si Hindu ve geri kalan pay sikhler, muslumanlar,budistler ve hiristiyanlar arasinda bolusulmektedir.


Hindistan'in gelismesini frenleyen en buyuk nedenlerden bir tanesi Hinduizmin getirdigi kast sistemi. Inanisa gore bir insan hayatinda yaptigi iyilik veya kotuluklere gore bir dahaki yasaminda daha yuksek veya alcak bir kast'a gecerek reenkarne oluyor. Her aile bir sinifa dahil ve birey ne kadar caba sarfetse de konumunu degistiremiyor. Bu sistem suanda yazili yasada var olmasa da toplumda hala yasiyor.


Iste kast felsefesini benimsemek istemeyen ve hinduizmin eksiklerini gormus olan Guru Namak, 15. yuzyilda Islamiyetin ve Hinduizmin olumlu yanlarini birlestirmis,boylece Sikhizm dogmus. Bu dini ilk duragimiz olan Pencab bolgesinin Amritsar kentinde daha iyi taniyacagiz.

25.8.07

ESARET DIYARI PAKISTAN


Sinir kapisini karayollariyla gecmek sanki bir zaman tunelinden gecmek gibiydi. 100 metre ilerliyorsunuz tum dunya degisiyor. Iran'dan Pakistan'a gectigimizde saatlerimizi 1.5 saat ileriye almamiza ragmen sanki 100 yil geriye gitmistik.Tozlu Taftan sinir kasabasindaki yikik dokuk pasaport kontrol binasinda buyuk bir kalabalik vardi. Karachi'ye giden otobusun yolculari islem yaptirdigi icin bu uzun kuyruga girdigimde tek yabanci oldugum icin beni hemen one aldilar. Islemleri halledip gumruge gittik. Gecis karnemiz oldugundan islemlerimiz hemen halledildi fakat yol arkadaslarimizin dokumanlari yeterli olmadigindan saat 16'ya kadar gumruk binasinda bekledik. Islemler cok uzun ve yavas suruyordu ve onumuzde saatler surecek bir yolculuk vardi. Sonucta Pakistanli gumruk muduru kamyonetlerinde onlarla Quetta'ya kadar gelecek bir gorevli ayarladi ve yola ciktik.



Daha gumruk binasindan cikar cikmaz buyuk bir traktor ustumuze gelmeye basladi, adama bagirip cagirirken asil hatali olanin biz oldugunu farkettik. Binlerce kere unutmamiz gerektigini tekrarlamamiza ragmen, Pakistan'da trafigin soldan ilerledigi aklimizdan cikmisti.



Taftan'dan Pakistan'in herhangi bir sehrine gitmek icin bu colun icinden gecen ve Quetta'ya giden 650 kilometrelik dumduz yolu katetmek gerekiyor. Bu bolgede Pakistan'in nufusunun ancak %1'i yasiyor yani cok issiz. Balochilerin yaninda bircok kabileden gocmen insan da bu topraklarda hayatlarini surduruyorlar.



Bu büyük kismi cökmüs yolda oldukca zor bir sekilde ilerlerken ustune ustluk bir de kum firtinasi basladi. Neyseki kasklarimizi tamamen kapattigimizda bu kum bulutundan etkilenmeden devam edebildik. Bir ara yolun ortasinda bir kamyon kumlara saplandigi icin durmak zorunda kaldik. Kureklerle kumu temizlemeye yardimci olup, kamyon ilerleyince yola koyulduk.




Sadece sari col renginin hakim oldugu bu yola canlilik getiren Pakistan'a ozgu ve herbiri farkli desenlerle,zillerle,ruzgar gulleri ve aynalarla suslenmis kamyonlardi.Sahibinin zevkini yansitiyordu bu ahsap kapili araclar.



Bu arada her polis bolge girisinde durup tum pasaport bilgilerimizi verdikten sonra bizi cipleriyle takip eden kalasnikoflu komadolar tarafindan diger bolgeye kadar eslik ediliyorduk. Su icmek icin bile durmamiz polisleri oldukca huzursuz ediyordu. Sonucta Afganistan siniri boyunca ilerledigimiz icin herhangi bir Taliban saldirisindan korkuluyordu.



Pakistan'in suanda icinde bulundugu durum pek de ic acici degil, belki bunu daha iyi anlayabilmek icin biraz tarihini kurcalamak gerekiyor. Afganistan Sovyetler birligi tarafindan kusatildiginda ( 1978) , o sirada SSCB ile soguk savasta olan ABD'nin maddi destegiyle Pakistan Sovyetlere karsi savasacak militan yetistirmeye baslamis. Kabul'e gonderilen bu savascilar gorevlerini yapip Afganistan'i isgalen kurtardiktan sonra bir kismi Kasmir bolgesini ele gecirmek uzere Pakistan'a geri donmus, iclerinden farkli dusunenler ise Talibani olusturup Afganistan'da zoraki olarak yonetimi ele gecirmis. Giderek buyuyen bu terorist grubu yok etmek icin yillar sonra ABD ve Pakistan tekrar anlasarak birlikte mucadeleye baslamis. Traji komik olan durum, bir zamanlar Amerika'nin maddi destegiyle yetisen Talibanin tekrar ayni kaynakla yokedilmeye calisilmasi.




Hava kararmisti 300 km'yi geride birakip aksam konaklayacagimiz Dalbandin'e vardigimizda. Bu kucuk koy, Afganistan sinirina sadece 22 km uzakta oldugu icin geceyi polis karakolunda gecirmemiz gerektigini soyledi eskortumuz. Iki katli ve ortasinda buyuk bir avlu olan binanin damina yerlestik uyku tulumu ve matlarimizla. Cok actik ve ertesi gunun cok yorucu olacagini bildigimizden polislerle anlasip ciplerinin arkasina yerlesip bir lokantaya gittik. Biz lezzetli yemeklerimizi yemekle mesgulken eskortlarimiz bizi lokantanin kapisinda beklediler. Bu durumun sadece Quetta'ya kadar surecegini dusunuyorduk ama daha sonra yanildigimizi anladik.




Ertesi sabah gunesin dogusuyla uyandik, ve koyun cikisindaki bir cayhanede sutlu caylarimizi ictikten sonra yine eskortla dustuk yola. Ikinci kisim cok daha zordu, bazi yerlerde yol tasli bazi yerlerde kumlu bazi yerlerde tamamen yok olmustu. Bu sekilde yemek bile yemege durmadan devam ettik. Normalde diyet icecekler disinda baska birsey icmeyen Tom ve ben, enerji ihtiyacimizi karsilamak icin bol sekerli gazoz ve kolalarla ayakta durabiliyorduk. Aksam ustu Quetta'ya vardik ve hemen otelimize yerlestik. O aksam otelin bahcesinde delicesine yedik ictik ve erkenden uykuya daldik.




Quetta, Balochistan'in baskenti ve halki genelde kabile bolgesinden goc etmis ,herbiri ayri renk ve gorunuste insanlarla dolu. Ayrica Afgan multecilerinin de cogu burada yasiyor. Bu sehirde iki gun kalip Multan'a dogru yola cikma plani yaptik. Amacimiz mumkun oldugunca cabuk Lahore'a varmakti. Haritada baktigimizda sadece 300 km yol olgunu gorduk ve rahatlikla bir gunde katedecegimizi dusunduk. Bize eskortluk eden gorevli kisa yolun guvenlik nedeniyle turistlere kapatildigini,polisin bu yola bizi sokmayacagini onun yerine guneydeki Sukkur sehrinden gecen 850 kmlik otoyolu tercih etmek durumunda oldugumuzu soyledi. Bu duruma cok sinirlendik ama yapacak birsey yoktu.Sonucta uc gunde aksamlari buyuk sehirlerde duraklayarak Lahore'a vardik.




Hava cok sicak ve nemli oldugundan, yorgunlugumuzu atabilmek icin klimali Luks bir otelde kalmaya karar verdik Lahore'da. Bu sehir cok guvenliydi ama buraya varana kadar surekli polis kontrolunde ilerledik 1450 kmyi. Bu durumda,Pakistan'da daha fazla kalip cok istedigimiz Karakoram bolgesine gitmek mumkun degildi. Biz de Lahore'da 3 gun kalip, bu guzel sehri kesfettikten sonra 30 km ilerdeki Hindistan sinirindan Amritsar'a gecmeye karar verdik. Lahore'da internet Cafe'de Belcika haberlerini okurken Iran'in guney dogusundaki Bam-Zahedan yolunda Belcikali bir kari-kocanin bolgedeki uyusturucu mafyasi tarafindan kacirildigini ogrendik.Tuylerimiz diken diken oldu bu ciftin bizim beraber gezmeyi planladigimiz Stefaan ve Carla oldugunu anlayinca. Cok sansliydik bir an once o bolgeyi Hollandali arkadaslarimizla gecmis olmakla. Once kacirilan ciftin biz oldugumuzu zanneden Iranli ve Belcikali arkadaslarimiz tarafindan mail yagmuruna tutulsak da kisa bir sure sonra olayin bizimle alakasi olmadigi anlasildi herkes tarafindan. Carla bir hafta sonra serbest birakildi fakat Stefaan hala rehin tutuluyor.

Pakistan tecrubemiz 10 gun gibi kisa bir surede ve sadece polislerle iletisim halinde sonlandi. Cok sey ogrendik bu kisa zamanda ve bu ulkeye baris geldiginde birgun tekrar ziyaret etmeye karar verdik.