13.12.07

Motorumuz Belcika Yolcusu




Kathmandu vadisindeki inişli çıkışlı yollarda, derelerde, tepelerde bizi gezdirdikten sonra zamanı gelmişti motorumuz için emeklilik vakti. Kathmandu'ya geri döndük ve hinduların en önemli bayramı Diwali sebebiyle tüm ofisler ve gümrük müdürlüğü dört günlük tatile girmeden motorumuzu göndermek için havaalanının kargo bölümüne gittik anlaştığımız şirketin marangozu ve elemanlarıyla.Orada motorunu Bangkok'a gönderen bir Avustralyalı turistle yanyana park edip hazırlıklara başladık. Havayolları firmaları motorsikleti ' tehlikeli madde' kategorisine koyduğu için ekstra güvenlik önlemleri almak gerekiyordu. Bunun için Gulfair görevlisinin gözleri önünde benzin depomuzu sonuna kadar boşaltıp aküyü devredışı bıraktık.
Nepallilerle çalışmak gerçekten çok zordu. Bu konuda tecrübeli olmadıkları belliydi ve eksik sunta parçalarını getirmek saatler alıyordu. Avustralyalı arkadaşın yardımlarıyla aksama kadar çalışıp motoru sandığa güzelce sabitleyip gümrük işlerini hallettik. Motorumuzu kalbimiz buruk Gulfair'a teslim ettik. Sanki üç kişiymişiz de aramızdan biri eve dönmüş gibi geldi, garip bir duygu gerçekten.Efkar ve yorgunluk dağıtmak için sehrin en iyi biftek restoranına gidip tıka basa yemek yiyip bira içtik. Bundan sonra otobüs, tren, tuktuk ve bisiklet taksilerle gezecektik, belki de daha eğlenceli daha rahat olacaktı. kim bilir?
Diwali festivalini Nepal'in kalbi Kathmandu'da geçirmek çok güzeldi gerçekten. Bayramın birinci günü köpeklere ayrılmış. İnsanlara gösterdikleri sadakat ve sevginin karşılığı olarak tüm sokak köpekleri doyuruluyor, ilgi gösteriliyor. İkinci günü para tanrıçası Laksmanın günü. Tüm işyerleri renk renk süsleniyor, tütsüler yakılıp işlerin iyi gitmesi için dua ediliyor. Festivalin son günü aileye ayrılmış ve kızkardeşler abilerinin alnını 'tika' denilen renkli bir tozla boyayıp kutsuyorlar onun karşılığından çiçek kolye alıyorlar. Amaç bizim bayramlarda olduğu gibi aileleri bir araya getirmek.

Bir günü şehrin tapınaklarına ayırdık. Pashupatinath tapınağı Nepal'in en kutsal yerlerinden birisi, Hindistan'ın Varanasisi misali. Girişte yüklü bir ücret ödedikleri halde turistler asıl tapınağa sadece hindular girebildiği için dışarıdan bakıp bunla yetinmek zorunda kalıyorlar. Buranın ilgi çekici biraz da tuhaf yanı tapınağın hemen önündeki nehirdeki sunaklarda ölülerin yakılmasıydı. Köprünün sol tarafı kraliyet ailesi ve zengin kesime, sağ tarafı fakir halka ayrılmış. Ölü bedenler bu sunaga yatırılıp fazla bir tören olmadan odunlarla çevrilip yakılıyorlar. Tüm sunaklardan gün boyu alevler ve dumanlar yükseliyor, yanlarında aile fertleri gözyaşları içinde bekleyip külleri nehre boşaltıyorlar. Buradaki hüzünlü görüntüye tezat oluşturan çırılçıplak bir halde nehirde birikmiş küllerin içinde altın diş ve metal arayan çocuklardı.

Bir hafta büyükşehirde kaldıktan sonra doğa tekrar bizi çağırıyordu. Delhi'ye dönüş yolumuzun üstünde olan Chitwan milli parkına gitmeyi planlamıştık çoktan. Bunun için bir turist otobüsü şirketinden bilet alıp ertesi gün erkenden yola çıkacaktık. Motorsiklet esyalarımızı ve kullanmayacağımızı düşündüğümüz kıyafetlerimizi sandıkta motorla gönderdiğimiz için küçük bir çantayı ancak doldurdu geri kalanlar.

Motorumuz olmadan çıkacağımız ilk yolculuk için sabah erkenden uyandık otobüsün kalktığı yere. Otobüs neredeyse bir saat rötarlı kalktıktan sonra yolun yarısında trafik yoğunluğundan durmak zorunda kaldı. önce kaza var zannettik 15-20 dakika dışarıda bekledikten sonra yürüyüp ne olduğunu anlamak istedik. Yoldan geçenlerden dün akşam bir tartışma sonucu bir otobüs söförünün kamyonun altında kalıp öldüğünü ve köydeki akrabalarının yolu bloke ettiklerini öğrendik. otobüslerde yaşlılar, çocuklar 12 saattir mahsur kalmış bekliyorlardı. normalde şaşırırdık böyle bir olaya fakat nepal'de bunca zamandan sonra olağan gelmişti bize. İnsanlar cahil oldukları için demokrasiyi yanlış yorumlayıp, bu kadar insanı madur durumda bırakmayı kendilerinde hak görüyorlar. 2 km kadar yürüdükten sonra olay yerine vardık. Eli sopalı köylüler polislerle münakaşa ediyorlardı. Biz korkup hemen geri döndük. Dört saat bekleyişin sonunda yola koyulduk. 15 dakika ilerledikten sonra turistik bir restoranda yemek molası verdik halbuki biz durmadan gitmek istiyorduk. Alışmıştık tabi istediğimiz zaman gidip istediğimizde durmaya. Bu arada gezimizin ikinci bölümünde de motorla gezmek istediğimize karar verdik çünkü anladık ki bizim için önemli olan iki şehir arasındaki onca turist görmemiş yere gitmek, kendi yolumuzu kendimiz çizmekti. Vietnam'dan bir minsk alıp güneye inerek kamboçya'yı ve ıssız plajlarını dolaşmak bize çok cazip gelmişti.

Hava karardıktan sonra Chitwan'a vardık. Burada o akşamlık vasat bir otel bulup bir ofise gittik programımızı ayarlamak için.

SOS Cocuk Köyü Projesi


Sabah uyandığımızda biraz heyecan biraz da huzursuzluk vardı içimizde. Benim gözümde canlandırdığım yetimhane tozlu bir toprak alanda kurulmuş birkaç kulübede yaşayan, üstübaşı kirli, gözü yaşlı çocuklardı. Yola koyulduk ve kolayca sora sora SOS children village Sanathomi yazılı büyük demir kapıdan içeri girdik motorumuzla. Burası çim alanlar, rengarenk çiçeklerle kaplı, bahçelerle çevrili oldukça bakımlı dokuz evi barındıran harika bir köydü.Bizi köyün müdürü karşılayıp hemen evine davet etti. Çaylarımızı içerken birçok sey öğrendik. SOS köyleri Avusturyalı bir yetim tarafından kurulmuş. Nepal’in en eski ve oturmuş köyü Sanothimi’de dokuz evde toplam doksan çocuk ve dokuz anne bulunuyor. Tüm SOS köyleri çalışanları yerli. Burada yabancıların gönüllü çalışmalarına izin verilmiyor. Amaç çocukların aile ortamında kendi kültürlerine göre yetiştirilmesi. Buraya kabul edilen çocuklar SOS tarafından evlat edilmiş sayılıyor. Yani herhangi bir yabancı buradan çocuk evlat edinemiyor. Yardımlar genelde manevi anne baba projesiyle ulaşıyor köylere. Manevi anne baba olmak için köydeki bir çocuğa her ay 30 euroluk bir yardımda bulunmak yeterli.Buradaki anneler sürekli aynı evde yaşayıp çocuklara bakıyorlar. Yani sabah 9.00 akşam 5.00 işi gibi değil, tamamen buraya adıyorlar kendilerini.Köyü gezmeye başladığımızda,evdeki annelerin çocuklarla nasıl ilgilendiklerini,bu çocukların ne kadar iyi yetiştirildiklerini gözlerimizle görüyoruz.Bu çocuklar iyi giyimli,yaşları 3 günlükle 17 arasında değişen pırıl pırıl ve sevgiye doymuş çocuklar.SOS’in kendi kurduğu okulda İngilizce eğitim alıyorlar.Gözlemlerimize göre,buraya yatırılan paraların her kuruşu yerine ulaşıyor.Çocuklar her yerde çocuk,motorumuzu görünce koşuşturup onlara göre çok büyük olsa da üstüne tırmanmaya çalışıyorlar.Tom da kıramayıp tüm çocuklara motor turu yaptırıyor.Gözlerindeki mutluluk bir ömre bedel.Sonra balonlar ve şeker dağıtıyoruz hepsine.Çocuklarla uzun uzun konuşup tanıştıktan sonra,köy müdürü Nepal bey’e topladığımız 550 euroyu nerede kullanabileceğimizi soruyoruz.Biraz düşündükten sonra şuan da en çok yardıma muhtaç köyün hem yetim hem engelli çocukların barındığı Jorpati köyü olduğunu ve yapılacak kreş için para topladıklarını söylüyor.Biz de bu köyü ziyarete karar veriyoruz.Tozlu toprak yolu takip ederek,bir hastanenin yanındaki köye varıyoruz.Benim için zihinsel ve bedensel engelli çocuklarla karşılaşmak biraz stres yaratıyor.Neyle karşılaşıp nası tepki vereceğimi bilemiyorum.İçeri girince bu köyün biraz daha bakıma muhtaç olduğu anlaşılıyor fakat biri koltuk deyneğiyle diğeri tekerlekli sandalyede iki güleç çocuk bize el sallayınca hemen ortam değişiyor.Ardından zihinsel engelli 10 çocuğun yaşadığı eve gidiyoruz.Burada durum farklı bu çocukların 24 saat bakıma ihtiyaçları var ve çoğu kendi yemeklerini bile yemekten aciz.Bu manzarayı görünce toplanan parayı bu köye vermeye karar veriyoruz. Belçika ve Türkiye’de toplanan 550 euro için yardım edenlere çok teşekkür ederiz. Böyle anlamlı bir yardımla fiziksel özürlü yetim çocuklar için bir kreş açmak mümkün olacak.