17.8.07
IRAN ROTAMIZ
13.8.07
IRAN- BOLUM 3
Sehir Safavi doneminde baskent oldugu icin, o zamanda yapilmis muhtesem saray ve camilerle bezenmis.Gorulmesi gereken yerlerin basinda Imam ( Naksh-i Cihan) meydani geliyor. Bu meydan buyukluk bakimindan, dunyada Cin'deki Tiananmen meydanindan sonra ikinci sirayi aliyor. Meydani cevreleyen Imam cami, Ali Kapi sarayi, minyatur ve bakir kakmaciligi sanatinin sergilendigi kucuklu buyuklu dukkanlar, ferahlamak isteyenler icin dondurma ve palude satan kafeler ayri bir hava katiyor. Meydanin ortasindaki buyuk fiskiyeli havuz geceleri kirmizi,mor,yesil renklere burunup cocuklar icin adeta bir cennete donusuyor. Bir yandan 50-60 kisilik bir grup Imamla namaz kilarken,diger yandan gencler cay bahcesinde sohbet ediyor, aileler faytonlarla tur yapiyorlar.
Isfahan'da olmazsa olmazlar arasinda Zayandeh nehrindeki tarihi koprulerden gecip, buz gibi akan suyun yanindaki cayhanelerde oturup insanlari izlemek. Basi ortulu bayanlari gormesem kendimi Paris'deki Sen nehri kiyisindaymisim gibi hissedecegim. Nehir boyunca uzanan cim alanlar Iranlilar icin ideal bir piknik alani. Yerli halkla tanismak ve konusmak icin harika bir yer.
Isfahan'da 1 hafta kaldiktan sonra yola cikma zamani gelmisti. Bir sonraki duragimiz, Iran'in incilerinden biri olan Yazd'di. Bundan sonra Pakistan'a kadar olan rotamiz Lut ve Kavir collerinden geciyordu.
Yazd, yuksek kayalik daglarin arasina kurulmus bir vaha kenti. Onu diger sehirlerden farkli kilan, cok iyi korunmus tarihi kerpicten evleri ve labirent gibi sokaklari. Havanin yazin cok sicak olmasi ve su ihtiyaci ,insanlari cok degisik yontemler bulmaya itmis.
Bunlardan biri, sehire su tasimak icin olusturulmus "KANAT" denilen insan yapimi yeralti kanallari. Yuksek bir rakimda kesfedilen bi su kaynagini, deneyimli kanat iscileri yeraltinda kazarak actiklari yollarla kentteki su rezervuarlarina getiriyorlarmis. Oldukca tehlikeli olan bu iste cok insan hayatini kaybatmis. Isin zor kismi haftada iki defa bu kanallarin tas birikmesi ve cokmeye karsi temizlenmesiymis. Bazi kanallar evlerin bodrum katindan gecirilerek hanimlarin camasir,bulasik gibi islerini gormesi saglaniyormus. Yazd su muzesinin altindan gecen bir kanat'a baktigimizda ancak bir cocugun gecebilecegi genislikteki bosluktan bu iscilerin nasil korkmadan gectiklerine hayret ediyoruz. Gunumuzde cok pahali oldugu icin yeni kanatlar yapilmiyor fakat Yazd'in su ihtiyacinin buyuk bir bolumu daha once yapilmis kanatlardan saglaniyor.
Sicaga careyi Badgir denilen ruzgar kuleleri kurmakta bulmus halk. Yuzyillardir kullanilan bu yontem gunumuzun klima sistemlerinden cok daha saglikli. Her evin uzerinde geleneksel olarak 4 badgir bulunuyor ve bu kuleler ruzgari yakalayip ozel yapilari sayesinde hizini arttirarak evin icine veriyor. Bu kulelere tarihi sehrin her yerinde rastlamak mumkun.
Yazd ayrica Zerdust nufusunun en yogun oldugu sehir. Burada zerdustlerin olulerini akbabalara biraktigi Sessizlik tepeleri var. Zerdustler doganin safligina inandiklari icin olulerini gommezler, bu tepelere birakirlarmis. Gunumuzde artik kullanilmayan bu yontem yerine, vefat eden bir zerdust yeraltina yapilmis beton bir kafesin icinde defnediliyor. Boylece dogaya karismasi engelleniyor.
Yazd'da 3 gun boyunca Silk Road ( Ipek Yolu) otelinde kaldik. Bu restore edilmis tarihi konak daha sonra otele cevrilmis. Avlusu, gunun sicak zamanlarinda fiskiyeli havuzun etrafindaki genis koltuklara yayilip kitap okumak icin harika bir yer. Burada kendi yaptiklari kamyonlariyla dunyayi gezen Avusturya'li bir ciftle karsilastik. 30'lu yaslarindaki Verona ve Wolfgang'a hemen kanimiz isindi. Bizimle bire bir ayni rotayi takip ediyorlardi. Kamyonlarinin icine girdigimizde hayretle agzimiz acik kaldi. Icerisi 5 yildizli otelden farksizdi. Buyuk cift kisilik yatak,modern bir yemek masasi grubu, dus, genis bir mutfak ve sirin mi sirin Apollo adinda bir doberman kopek burayi simsicak bir apartman dairesine cevirmisti. Yollarimizin kesismesi umuduyla vedalastik.
Bir sonraki duragimiz Kerman'da yol alirken icinde bulundugumuz colde irili ufakli bircok hortum gorduk, hatta buyuk bir tozbulutu olup cevresindeki bitkileri,kartonlarini havaya savuran bir hortumun icinden gecmek zorunda kaldik.
Kerman'da dolasirken "Modern Sanatlar" muzesi ilisti gozumuze. Benim ilgim oldugundan oldukca degisik tasarlanmis bu muzeyi ziyaret etmeye karar verdik. Sergi salonlarindan biri cok kalabalikti. Kosede tekerlekli sandalyede oldukca zayif fakat guleryuzlu bir bey vardi. Terreddut ederek iceri girer girmez gazeteciler bize dogru yonelip fotograf cekmeye basladilar ve basi ortulu Iranli oldugu belli bir bayan bize dogru yaklasarak fransizca "hosgeldiniz"dedi ve durumu acikladi. Ogun sergisi olan sanatci, tekerlekli sandalyedeki,Iran'in en unlu ressamlarindan biri olan Huseyin Nuri'ydi. Dunya capinda tablolarini sergileyen bu sanatciyi ozel kilan tum eserlerini dudaklariyla yapiyor olmasiydi. Duvardaki tablolara baktigimizda buna inanamadik ve daha sonra bize verilen brosurden 1954 dogumlu Huseyin Nuri'nin Islam devriminden once yazdigi insan haklarini savunucu icerikleri olan tiyatro oyunundan sonra Sah tarafindan iskence gorup felc gecirdigini ogrendik.Daha fazla bilgi icin http://www.nuri-art.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz .
Kerman'dan sonra eskiden heybetli kalesi ve surlarin icindeki kerpicten evleriyle unlu ,dunyanin heryerinden turistlerin akin ettigi fakat 2003 yilindaki korkunc depremle yerle bir olan Bam sehriydi. Gorulecek pek birsey kalmadigini bilsek de Pakistan'a dogru olan rotamizin uzerinde oldugu icin ziyaret etmeye karar verdik. Burada kalmamizin bir sebebi de Iran ve Pakistan'in kanunsuz bolgesi olan Balochistan'dan gecerken yanliz olmak istememizdi. Bu bolge Afganistan ve Pakistan'dan kacak olarak Iran'a sokulan icki ve uyusturucu ticareti yapan mayfalarin kol gezdigi bir yer. Avrupa'ya satilan uyusturucunun yuzde doksani bu yolla Turkiye uzerinden pazarlaniyor. Bizim gibi karayollari uzerinden kendi araciyla gecen insanlarla konvoy yapmak istiyorduk. Yazd'dayken otelin bilborduna kisa bir aciklamayla mail adresimizi birakmistik belki cevap veren olur diye.
Bam'a girdigimizde gordugumuz goruntu karsisinda oldukca uzulduk. Deprem sanki 4 sene once degil de dun olmus gibiydi. Tum sehir adeta bir santiye alanini andiriyordu. Bir pazar yerinden gectik,burada insanlar dukkanlarini unisef konteynerlarinin icine kurmustu. Insaat halinde olmayan bir bina bile yoktu. Otelimize yerlestikten sonra Yazd'da biraktigimiz notu gorup bize mail atmis bir gezgin olabilecegi umuduyla mesajlarimizi kontrol ettigimizde Gent'li Carla ve Stefaan adli cipleriyle yola cikan Belcikali bir ciftin mektubuyla karsilastik.Bize Bam'dan Quetta'ya kadar konvoy seklinde gidebilecegimizi fakat 10 gun daha Iran'da kalmak istediklerini yaziyorlardi. Bu bizim icin cok gecti cunku biz birkac gune Quetta'da olmayi planliyorduk. Bunun uzerine Arg-e Bam ( Bam kalesi) 'i gormek ve baska yabanci turistlerle karsilasmak umuduyla kenti turlamaya basladik. Etrafta sadece insaat iscileri ve camurda oyanayan cocuklar vardi.
Umudumuzu yitirip kaleye girdik, gozlerimiz yasardi bu simdi tas yigini olmus tepe ustundeki kaleyi ve tarihi sehri gorunce. Bu haliyle bile hayranlik uyandiran 2000 yillik bu yer depremden once kimbilir nasil biryerdi. Isciler kamyon kamyon toprak tasiyorlardi. Buyuk bir proje baslatan birlesmis milletler, bu hisarin en az %50sini restore edebilmeyi amacliyor.
Otele dondugumuzde resepsiyondaki bayan bize o aksam otelde zengin bir ailenin dugunu oldugunu ,istersek katilabilecegimizi soyledi. Bu icler acisi sehirde guzel birseylerin olmasi bizi de sevindirdi.Ayrica Iran dugununun nasil oldugunu da cok merak ediyorduk acikcasi. Aksam yemek sirasinda Bam yerlesim projesini yuruten ve Tahran’dan gelen Iran UN sorumlusuyla tanistik. Yanindaki gazeteci hikayemizle cok ilgilenip Tahran gazetesi icin roportaj yapmak istedi. Tabi bu cok hosumuza gitti ve daha cok Iran’la ilgili dusuncelerimizi iceren sorularina bir bir cevap verip, gazetenin bir kopyasini da bize gonderecegi sozu alarak noktaladik yemegimizi.