Viyetnam ince ve uzun yapisindan dolayi bir cok farkli iklimi ayni ayna yasiyor. Kuzeyde Cin'den gelen soguk hava dalgasiyla insanlar kisi yasarken, tropiklerdeki guney bolumu yilin her ayi sicak ve nemli. Bati kisimi Laos ve Kambocya'ya komsu yagmur ormanlari ve daglarla, dogu kismi ise Pasifik okyanusu ve Cin denizine baktigi icin duzluk ve kumsallarla cevrili. Guneyindeki Mekong deltasi ise Tibetlerde dogan Mekong nehri'nin besledigi adaciklardan olusan bambaska bir cografya. Iste biz de tum bu renkleri gorebilecegimiz bir rota cizdik kendimize. Hanoi'den Saigon'a inmenin iki yolu var. Birincisi tum otobuslerin, turistlerin, kamyonlarin gidip geldigi kiyi kesimi boyunca ilerleyen bir numarali cok yogun karayolu ikincisiyse Laos ve Kambocya siniri boyunca ilerleyen Ho Chi Minh karayolu. Bizim sectigimiz Ho Chi Minh karayolu savas doneminde Viet Cong askerlerinin ve silahlarinin ulasimini kolaylastirmak icin kurulmus yerlesim yerlerinden uzakta bir yol. Trafik yok denilecek kadar az ve koyler yolun cevresinde degil disinda kaliyor.
Kuzey'den Hanoi'ye dondugumuzde Ho Chi Minh'in anit mezarinini ziyaret ettik, gonlumuzce yemek yedik ,dinlendik ve eksiklerimizi tamamladik. Bu arada Hanoi'deki gol manzarali gemi kafe'de meyve sularimizi yudumlarken, tesaduf bu ya Hanoi Buyukelciliginden Alev hanim ve ailesi yan masada oturuyorlardi. Turkce konusma hemen kulagima ilisti fakat inanamadim. Asya'nin diger ucunda turkce konusabilmek hos bir duyguydu gercekten.
Hanoi'de iki uc gunden sonra fazla bagajimizi otele emanet birakip ciktik yola. Aslinda bagajimizin bir bolumunu birakmak benim pek icime sinmiyordu ama baska caremiz de yoktu. Nasilsa Cin'e gidecegimiz icin Hanoi'ye donecektik.
Ilk duragimiz Tam Coc magralariydi. Karst daglarinin arasinda akan nehir daglari delip kucuk magralar olusturmustu. Bu magralara ancak kucuk kayiklarla pirinc tarlalarinin arasindan gecerek ulasmak mumkundu. Bir cok koylu batakliga pirinc filizleri ekiyordu. Bellerine kadar camura bulandiklari halde bu zor islerinin arasinda gulumseyerek el salliyorlardi bize.
Ertesi gun 200km uzaktaki Phong Nha magrasini gormek icin Son Trach koyune gittik. Bu magara 250 milyon yil once olusmus, dunya varliklari projesi altinda korunan Vietnamín en buyuk ve en guzel magrasi. Buraya 30 dakikalik tekne yolculuguyla ulasiliyor ve magradan iceri kayikla girdiginizde Disneyland'i andiran bir goruntu cikiyor karsiniza. Milyonlarca yillik bir sanat eseri gibi kalkerden olusan sarkitlar. Son Trach'da sadece birkac misafirhane ve aile lokantasi var. Biz de bu lokantalardan birine oturduk daha dogrusu lokanta zannettigimiz yer bir ailenin oturma odasiydi :)) Hemen mutfaga goturduler beni ben de mutfakta gorup istedigim malzemeleri gosterdim bize hazirlamalari icin. Karnibahar,yesillik,pilav ne varsa. Sonra beraber yemek yedik ailenin kizlariyla, yumurcak kucuk oglansa cirilciplak ortalikta kosusturup gulucukler saciyordu.
Yola cikana kadar oglen olmustu ve bir de sagnak baslamisti. Neyseki yagmurluklarimiz suya dayanikli oldugu icin yagmurdan korkumuz yoktu. Nereye gidecegimize karar vermek icin haritamiza baktigimizda yolun ikiye ayrildigini , Laos siniri boyunca uzanan bati HCM karayolunun ormanlik bir araziden gectigini goruyorduk. Bu yol savas doneminde onemli bir harp sahasi olan Khe San kasabasina cikiyordu. Ayrica yol kuzey- guney Viyetnam sinirini olusturan Ben Hai nehrinden geciyordu.
Biz de bu rotayi secerek yola ciktik. 10-15 km ilerledikten sonra bir guvenlik bariyeri cikti karsimiza. Bu arada da bardaktan bosalircasina yagmur yagiyordu. Kulubedeki gorevli bize daha fazla ilerleyemeyecegimizi isaret ederek bir belge gosterdi. Bu bolgeye girmek icin izin belgesi gerekiyordu belli ki. Ben Motordan inip hemen kulubeye gittim sirilsiklam ve gorevliye haritamiz uzerinden gosterdim Khe San´a ulasmaya calistigimizi. Gorevli halimize acimis olacak ki birkac telsiz gorusmesi yapip beriyeri acti. Bu duruma cok sevindik tabi. Daha sonra ogrendigimize gore Laos siniri boyunca ilerleyen yolu cevreleyen 200 kmlik alan koruma altindaki yagmur ormanlariyla kapli ve bir kac kucuk kabilenin yasadigi bir alandi. Buradan daha once gecebilen pek olmamis. Neden bize izin verdiler biz de anlamadik..
Biraz ilerleyince inanilmaz goruntuler bizi bekliyordu. Bir yanimizda turkuaz renkte bir nehir akiyor diger tarafta sarmasiklar,palmiyeler ve camlarin potporisi daglik bir orman uzaniyordu. Yagmur dinmeye baslamis, gunes de yuzunu gosteriyordu. Genis ve bombos Ho chi Minh karayolunun ortasina parkedip hayranlikla cevreyi izledik bir sure. Virajli daglik yolda hizli ilerlemek mumkun degildi ve saatimiz 15.00í gosterirken daha yolun yarisini bile katetmemistik. Hava bazi yerlerde soguk ve sisliydi. Hava kararmadan once Khe San´a varabilmemiz imkansizdi. 100 km sonra kucuk bir koye rastladik ve bir kac sise benzin bulabildik. Artik hava iyice kararmisti ve uzun farlarimiz calismiyordu. Hemen bas lambalarimizi gecirdik kasklarimiza ve yavasca yola devam ettik. Saat 21.30 gibi ac ve bitkin ama gordugumuz guzelliklerden memnun vardik Khe San´a.
Bundan sonraki rotamiz guney Viyetnam'daki kumsallardan, yaylalardan ve Mekong deltasinda gececekti. Zamanin komunist Kuzeyi ve kapitalist Fransiz dostu guneyi arasinda gunumuzde ne gibi farkliliklar vardi acaba? Bunu gormek icin sabirsizlaniyorduk..