Basimizdan gecenleri anlatmadan once, en iyisi Annapurna dag yuruyusu hakkinda biraz bilgi vermek sanirim.
Dunyanin en yuksek daglari arasinda sayilan Annapurnalar ve bu daglarin cevresinde yapilan 15 gunluk, toplam 160kmlik yuruyus, oldukca zorlu olsa da, hayatta bir kere yasanacak heyecan ve tecrubeyi beraberinde getiriyor. Dunya'nin en yuksek yaya gecidi Thorong La'yi ( 5500mt) gecmeyi gerektiren bu turda en buyuk tehlike AMS denilen " Yuksek Rakim Hastaligi". Kimse size garanti veremiyor 10 gun sonunda bu gecidi rahatsizlanmadan gecebileceginiz konusunda. Herhangi bir yukseklikte bu hastaligin semptomlarindan biriiyle karsilastiginizda, olumcul olmamasi icin geri donmekten baska bir careniz kalmiyor. Nedir rakim hastaligi? Yukseklik arttikca havadaki oksijen ve basinc azaliyor. Bununla birlikte hucrelerinize yeterli oksijen gitmedigi icin basagrisi, nefes darligi,bas donmesi, uykusuzluk,mide bulantisi,istahsizlik ve kuru oksuruk gibi bircok problemi beraberinde getirebiliyor.
Bunu onlemek icin yavas yavas rakimi arttirmaniz, 2400metre uzerine cikildiginda gunde en az 4 litre su tuketmeniz ve 3500 metre uzerine cikmadan once en az bu rakimda iki gun gecirmeniz gerekiyor. Gecirdiginiz bu iki gun icinde vucudunuz daha fazla kirmizi kan hucresi ureterek daha yuksek rakimlarda daha fazla oksijenin organlariniza ulasmasini saglayacaktir. Bu hastaliktan en cok etkilenenler dusundugunuz gibi yaslilar degil,genelde en saglikli ve atletik gencler.
Annapurna yuruyusu gorebileceginiz en cesitli manzara ve etnik grubu bir araya getirmesi bakimindan cok zengin. Sadece muhtesem manzaralar esliginde cayinizi icmekle kalmiyor ayni zamanda hicbir motorlu aracin ulasamadigi koylerdeki insanlari ve hayvanlari tanima firsati bulabiliyorsunuz.
Tom,ben ve Deep, sabah 6'da Pokhara'dan ayrilip Beshisahar koyune giden otobuse bindik. Yolculuk 5 saat surdu ve bu sirada yanimizda oturan ve daha sonra yuruyusumuz sirasinda bircok kere karsilasacagimiz 60 yaslarindaki Israilli cift Tzipi ve Tziva ile sohbetimize baslamistik bile.
Beshisahar'a varinca Annapurna koruma bolgesi icin aldigimiz ( Kisi basi 2000 Nrp'lik) izin belgesini kontrol noktasinda onaylattiktan sonra baska bir otobuse binerek hicbir aracin giremeyecegi Bhulbule koyune kadar gitmeye karar verdik. otobus tiklim tiklim doluydu, sandiginiz gibi sadece otobusun ici degil,ustu de insanlarla kapliydi. Bu agirlikla otobusun gectigi yollar, degil bir cipin,motorsikletin bile gecmesi tehlikeli olan yollardi. Heran devrilme tehlikesiyle karsi karsiyaydik. En son otobus selalenin 50 metre ilerisindeki bir nehirden gecmeye kalkinca biz kendimizi disari atmak istedik ama mumkun degildi. Sagsalim Bhulbule'ye vardigimizda, motorsikletle ne kadar guvenli yolculuk ettigimizi, asil korkulmasi gerekenin halk otobusleri oldugu kanaatina vardik.
Bundan sonrasi kendi gucumuze kalmisti. Pirinc tarlalari, selaleler ve asma koprulerden dik bir sekilde yukselen yolda ilerledik 2.5 saat. 890mt rakimli Ngadi koyune vardigimizda hemen caglayan nehir kenarindaki, kutu kutu kulubeleri olan,rengarenk bahceli sirin bir misafirhaneye yerlestik. Burada konaklama bedava denecek kadar ucuz. iki kisilik bir oda ve iki kova sicak su icin 70 kurus oduyorsunuz, tabi ki sart orada yemek yemek. Yiyecek fiyatlari rakimla beraber artis gosteriyor ama bizim normlarimiza gore yine de cok ucuz. En onemlisi icme suyu tedariginin giderek pahali ve zor bir hale gelmesi. Bunu daha onceden bildigimiz icin Pokhara'dan klor cozeltisi almistik. 1 litre cesme/nehir veya kar suyuna 3 damla cozelti damlatip calkaliyorsunuz. 30 dk bekledikten sonra icmeye hazir hale geliyor. Ilkbaslarda klor kokusu garip geliyor insana ama bir iki gun sonra alisiyorsunuz.
Aksamlari, ertesi gunku uzun yuruyus icin gerekli enerjiyi kazanabilmeniz icin en iyisi Dhal Bhat ( hint thalisi benzeri) yemek. Boylece pilav,patates yemegi ve mercimek iceren ogunle tum protein ve karbonhidrat ihtiyacinizi karsilayabiliyorsunuz. Yiyebildiginiz kadar bir daha bir daha dolduruyorlar tabaklarinizi. Yemekten sonra saat 20.00 gibi uykuya daliyoruz ertesi gun erken yola koyulmak icin.
Ertesi gun onumuzde 600 metre yukselecek 12 kilometrelik bir yol var. Hava sicak ve nemli fakat selalelerin yanindan gectikce serinletiyoruz kendimizi. Yolda Irlandali genc cift Sue ve Richie ile tanisiyoruz ve gectigimiz kucuk koyden yasli bir amcanin yaptigi bastonlardan satin aliyoruz. Aksam sirin bir dag koyu Jagat'da geceledikten sonra ertesi gun 650 metre yukselen 15 kilometrelik yolu katederek 2070 metredeki Dharapani kasabasinda konakliyoruz. Burada pirinc tarlalarina rastlamak zorlasiyor ve bitki ortusu degisiyor. Daha once hep bahcede yedigimiz aksam yemegini bu sefer hepberaber sobali yemek odasinda yiyoruz. Hepimizin tek korkusu yagmur yagmasi cunku bu hem gunumuzu zorlastircak hem de Thorong La gecidinde kar yagdigi anlamina gelecek.
Korktugumuz basimiza geliyor ,sabah karsi 5'de uyaniyoruz simsek ve gokgurultusuyle. 6.30 da ismarladigimiz kahvaltiyi ettikten sonra Sue ve Richie ile yagmur dinene kadar bir sure beklemeye karar veriyoruz ama nafile. Yagmur gittikce siddetleniyor,biz de uzun panco yagmurlugumuzu giyerek yollara dusuyoruz. Haydi dindi, dinecek derken, tasan derelerin, yesil cam ormanlarinin arasindan tirmanarak 8 saat yuruyoruz. Vucudumuz yagmurdan degil terden cımcılık, tir tir titriyoruz. Azmedip 13 km'yi tamamliyor ve 2600 metreye cikiyoruz. Chame'ye vardigimizda yorgunluktan bitkin halde islak kiyafetlerimizi kurutmak icin sobanin cayir cayir yandigi yemek salonuna girip gunun ne kadar zorlu gectiginden bahsedip isinmak icin Nepal viskisi icip sarmisak corbasi ismarliyoruz. Bu arada bulutlar yavas yavas yerini mavi gokyuzune birakiyor ve karsimiza muhtesem Lamjung Himal'in karla kapli goruntusu cikiyor. Gunesten oyle parlak ki herkes fotograf cekmek icin yarisiyor,hele gunes batiminda kipkirmizi bir ates topu gibi gorunuyor. Bitkiniz ama aksam yemegi cok keyifli geciyor. Japon, Koreli,Ispanyol, Irlandali,Nepalli ve Israilli tum yuruyenler hep beraber dua ediyoruz ertesi gunun gunesli olmasi icin ve erkenden odalarimiza cekiliyoruz.
Bunca farkli dinden insan dua edince biri tutuyor elbet ve bulutsuz masmavi bir gune uyaniyoruz. Yola koyulmadan once kar bolgesine girecegimiz icin yanimizda bu derece soguga yeterli kiyafet olmadigi kanaatine vararak Chame'deki bir dukkandan el orgusu yun kazak ve yun eldivenler aliyoruz kendimize. Bu arada zavalli Deep'in ve Sue'nun ayakkabilarinin tabani ciktigi icin bir de tamirciye gidip saglamlastirtiyoruz. Evet artik sifirin altindaki soguga ve kara haziriz. Bugunku hedefimiz 7000mt yuksekligindeki Annapurna II'yive tum hasmetiyle izleyebilecegimiz Yukari Pisang koyu. 800 metre tirmanarak 15 kilometre yuruyoruz, tabi rakim arttikca bu tirmanislari daha agir bir sekilde hissediyoruz. Yemek odasi Annapurnaya bakan bir misafirhaneye yerlesiyoruz Tzvika,Tzipi,Sue ve Richie ile. Bir yandan odun sobasinin cevresinde mum isiginda yemek yerken ( detay degil, bahsettigim koylerin cogunda elektrik yok, telefon ve internet bir hayal urunu), bir yandan yuksek tansiyonu oldugu icin Thorong La'yi gecip gecemeyecegi konusunda ediselenen Tzvika'yi sakinlestirmeye calisiyoruz. Rahat oldugunu soylese de, yuzunden anlasiliyor korktugu.
Daha once de bahsettigim gibi 5500 mt'ye sorunsuz cikip cikamayacaginizi kimse garanti edemiyor. Bastan beri ters yonden gelen insanlarla karsilasiyoruz, cogu 3500-4000 mtde rahatsizlandiklarini, birkac kere denemelerine ragmen basarili olamayip tum yolu geri donmek zorunda kaldiklarini soyluyorlar. Tabi bu yukseklikte eger daha fazla ilerleyemezseniz iki sansiniz var.. Ya 3000 dolar verip charter helikopterle Pokhara veya Kathmandu'ya donuyorsunuz ya da tum yolu geri yuruyorsunuz. Ilk basta dalga gectik, kim verir 3000 dolari diye ama ogrendigimize gore hergun bir sefer yapiyormus bu helikopter.
Sabah kahvaltimizi karlarla kapli Annapurna II'ye hayran hayran bakarak yapiyoruz. Geceleri iyice sogudugu icin uyku tulumlarimizin uzerine iki kat yorgan orterek uyuyoruz artik. Odalarda isitma olmadigini soylememe gerek yok sanirim.
Yuruyusumuzun 6 inci gununde 12 kilometre yuruyoruz fakat sadece 200 metre rakim artisi oldugu icin sorunsuz, karli daglarin , donmus nehirlerin goruntusunu icimize sindire sindire yuruyoruz. Genelde cogu turist Manang kasabasina giderken biz 15dk yurume mesafesinde Yaklarin otladigi, sumuklu cocuklarin kosturdugu yemyesil cayirlarla kapli Braka koyundeki bir misafirhanede kalmaya karar veriyoruz. Daha once bahsettigim gibi iki gun zorunlu akklimatize olma molasi vermemiz gerekiyor. Tabi bu sure icinde miskin miskin otelde yayilmak hicbirsey ifade etmiyor rakima alismak adina. Onerilen aktivitelerden birkacini yapmaniz sart. Tom hic istekli olmasa da Sue, Richie ve benim oy birligimizle 4800 metredeki buz golune tirmanmaya karar veriyoruz ertesi gun. Onemli olan bulundugumuz 3600 metreden daha yuksek bir rakima cikip geceyi tekrar 3600da gecirmemiz gerekiyor. Otelde telefon oldugunu ogrenip aksam annemi ariyorum, dakikasi 4 euro olsa da en azindan iyiyiz demek icin. Ben annemi duyuyorum ama o beni duymuyor. Mecburen kapatiyorum,numarayi gorup benim aradigimi anladigini umut ederek.
Ertesi sabah erkenden bol sekerli cayimizi icip, guzelce kahvalti edip yola cikiyoruz. Cok dik bir patikayi takip ediyoruz. Nefes nefese kaldigimiz icin duruyoruz arada sirada. Bol bol su iciyoruz ve sabir sabir diyip tirmaniyoruz. Sue ve ben ondeyiz, erkekler geriden takip ediyorlar bizi. Budist bayraklarini geciyoruz,manzara gittikce olaganustu bir hal aliyor. Ha gayret diyip bosalan su sisemize kar doldurup devam ediyoruz. Buz golunu bulamiyoruz ama hedefledigimiz yuksekligin ustune cikip 5200 metreye ulastigimizi farkediyoruz. Karsimizdaki manzara bir mre bedel, gercek ustu.... (websitemizdeki video linkini tiklayip,cektigimiz filmi izleyebilirsiniz kendi gozlerinizle)
Bu yukseklikte cok ruzgar oldugu icin hizli bir sekilde asagi iniyoruz. Patika buz tuttugu icin karlarin arasindan kendi yolumuzu ciziyoruz. Bazi yerlerde karlarda yuvarlaniyoruz ama baska care yok. Bitkin ve ac bir sekilde 8 saat sonra variyoruz otelimize. Yemeklere saldirip, kaynar suyla dus alip ( onumuzdeki 4 gun boyunca hic yikanamayacagimizi bildigimiz icin) saat 19.00da uykuya daliyoruz. Gunun saatleri bu iki haftada bizim icin cok degisti gercekten. Saat 19.00da yatagimiza girip birkac sayfa kitap okuduktan sonra uykuya dalmak ve saat 5.30da kalkmak rutin olmustu. Tabi bu yukseklikte ilk gece ben uykusuzluk problemiyle karsilastim. Cok yorgun halde uyuyamamak, uzun geceler, rakim rahatsizliginin bir belirtisi. Bir gece bebek gibi uyurken Tom uyanik, diger gece Sue gozunu kirpmadan saatleri geciriyor,baska bir gece Richie. Herkesi vuruyor uykusuzluk...
Gorevimizi yapmis olmanin gururuyla ertesi gn Manang'i gecip,Gangapurna daglarinin inanilmaz manzarasinda rahatca yolumuza devam ediyoruz. Thorong La'ya cikma gunu yaklastikca tansiyon artiyor. Herkesin agzinda tek bir laf... acaba basaracak miyiz?? 5 saat yuruyusun ardindan Yak Kharka (4100 mt) koyune variyoruz. Burasi Annapurna dag yuruyusundeki en guzel manzaraya sahip koy. yemekler bir harika. Doymak bilmez bir istahimiz var. Ne yesek daha fazla istiyoruz. Bu iyiye isaret cunku rakim hastaliginin en onemli belirtisi istahsizlik. Hava sogudukca vucudumuzu isitmak icin daha cok enerjiye ihtiyacimiz oluyor, yedikce zayifliyoruz. Son 3 gndur aldigimiz karbonhidrat, normalde yedigimiz bir aylik karbonhidrata bedel.
Yak Kharka'da hava geceleri o kadar soguk ki, genis masalar yerlere sarkan kalin masa ortuleriyle kaplanip masa altina kizgin komurle dolu mangallar yerlestiriliyor. O aksam 15 kisilik masanin etrafinda dunyanin her kosesinden insanlarla kaynasip, saatlerce hersey hakkinda sohbet ettik ve yine erkenden odalarimiza cekildik.
Ertesi sabah kahvaltidan sonra Throng La'dan onceki son durak olan Thorung Phedi Base kampina ulasmak icin yola cikacaktik. Hazirlanirken, Sue'nun cigliklariyla disari firladik. Sue hickira hickira dsaridaki cesmenin yaninda yerde kivraniyordu. Cesme suyu devamli aktigi icin heryer buz olmustu ve Sue'da su doldururken kayip dizinin uzerine dusmustu. Diz kemiginin kirildigini dusunerek buyuk bir heyecan yasadik. Daha sonra alt bacagini oynatabildigini gorup rahatladik. Hemen kas gevsetici kremle masaj yapip,sargiladik. Yarim saat sonra kalkip yuruyebildigini gorunce ,rahat bir nefes alip yolumuza devam ettik.
Throng Phedi 4550 metre yukseklikte Thorong La gecidi gecenler icin kurulmus bir kamp yeri. Yeterli sayida oda olmadigi icin Sue,Richie ve biz 4 kisilik odayi paylasmaya karar verdik. 4900 metrede bir kamp yeri daha vardi fakat biz daha once bu yukseklikte uyumanin sagliksiz oldugunu duyup geceyi 4550'de gecirmeye karar vermistik. Herkes heyecan icindeydi. Stres giderek artiyordu. Sabah gun isigiyla beraber sabah 5.30da yola cikmamiz gerekiyordu cunku saat 11'den itibaren gecitte buyuk bir firtina basliyor ve yurumeyi olanaksiz hale getiriyordu. Soylenene gore bu firtina bazen daha erken de baslayabiliyordu. Bazilari sabaha karsi saat 3de yola cikmayi akillarina koymustu, halbuki okudugumuz rehber kitaplar hava aydinlanmadan yola cikmanin hayati tehlike tasidigini ve bu sekilde bircok kazanin oldugunu yaziyorlardi.
Tum gun bolca yemek yiyip,trek boyunca tanistigimiz ve bu zor sartlarda yakin arkadaslik kurdugumuz diger gezginlerle sohbet ettik. Uzun zaman yolculuk eden insanlar vardi aralarinda. Bunlardan bazilari bize ilham kaynagi olup,planlarimizda degisiklik yapmamizi sagladilar.. Turkiye donusu Tayland,Kambocya, Laos ve Cin'i gezdikten sonra, nisan'da Pekin'den ucakla Istanbul'a donmek yerine Transsiberya trenine binip, Mogolistan uzerinden,Rusya'ya gecip Moskova'dan Istanbul'a ulasmaya karar verdik. Heyecan icindeydik simdiden bu degisikligi uygulamak icin...
Saat 18.00de odalarimiza cekildik. Yorgunduk ve ertesi gun buyuk bir sinava girecekmisiz gibi stresliydik. Uyumaya calisiyordum ama saatler akip gidiyor ve gozumu bile kirpmadan giderek umutsuzluga kapilarak uyumaya calisiyordum. Bu durumdaki tek kisi ben degildim. Arada Sue ile sinirden gulme krizine girip,bir katilip bir hickiriklarla agliyorduk. Cantamizdaki sabah kahvaltisi icin aldigimiz kekleri yemek icin duvardaki deliklerden odayi istila eden fareler tuz biber oldu. Sabbahin ucunde fenerle fare avina ciktik. Tum delkleri torbalarla tikadiktan sonra bir kac saat uykuya daldik ama uyku gercekle hayal arasi gibiydi. Alarmimiz calip saatler 4.30u gosterdiginden hepimiz yataklarimizdan firlayip, sekerli caylarimizi icmek icin kafeteryaya gittik. Cogu insan yola cikmisti bile.
Biz de tum kazaklarimizi,ceketlerimizi,yuz maskelerimizi ve eldivenlerimizi ustumuze gecirip yola koyulduk. Heyecandan kalbim gum gum atiyordu. Ya basaramazsak,ya yari yolda kaliverirsek diye cok korkuyordum. Bir an paniye kapildim. Nefes alamiyordum sanki,sanki oksijen yoktu havada. Sonra kendi kendimi telkin ettim, nefesimi kontrol altina aldim ve yola devam ettim. Yavas adimlarla ilk bir saati tamamladik. Bu en zor bolumuydu bir yandan cunku ilk saatte 450 metre tirmanmistik. Iki Israilli genc kiz geri donuyorlardi yuzleri bembeyaz. Bize rahatsizlandiklarini ve geri donmek zorunda olduklarini soylediler.
Gunagarmaya baslamisti ve biz cevremizi saran bembeyaz daglarin goruntusunu agzimiz acik izliyorduk. Karlar dizimize ulasiyordu bazi yerlerde. Dikkatsizlik cok kotu sonuclar dogurabilirdi. 4 saatimiz vardi Thorong La'ya ulasmak icin.
Kararlilik ve sabirla tirmandik, nefessiz kaldikca dinlendik ve sonunda tepeye 2 saat uzakliktaki cay evine ulastik. Hemen sicak cayimizi icip ,birkac lokma ekmek yedik. Bu arada Sue'nun cigerleri acimaya basladi, zaman kaybetmeden gecidi gecmemiz gerektigini anladik.
Yola devam ederken ruzgar siddetleniyor, kar firtinasina donusuyordu. Richie ve Tom daha yavas yuruyebildikleri icin arkamizda kalmislardi ama durmak mumkun degildi. Isinmak ve ruzgara karsi koyabilmek icin herkesin kendi hizinda yurumesi sartti. Bana bu arada ilahi bir guc geldi, cigerlerim acildi, oksijenle doldu. Sanki deniz kiyisinda yuruyormus gibi hissettim kendimi. Giitikce hizlandim, daha ne kadar yurumemiz gerektigini bilmiyordum, bir tepenin arkasindan digeri geliyordu,patika ruzgardan karla kaplanmisti, yurudum yurudum , geride kalanlara sinyal veriyordum takip etmeleri icin.Bir an bembeyaz bir gezegende yapayanlizdim.Ruzgar durdu aniden,mutlak bir sessizlik vardi cevrede, basimin ustunden ucan bir kartalin kanat cirpisini duydum. Inanilmaz bir duyguydu gercekten. VEEEE sonunda rengarenk budist bayraklarla kapli tabelayi gordum, bir yandan heyecandan guluyor ve agliyordum.. Tebrikler, Dunyanin en yuksek gecidi Throng La'ya vardiniz diyordu yazi... Ziplayip hoplayarak digerlerini bekledim. Sue 10 dakika sonra Richie ve Tom 15 dk sonra vardilar.. Hepimiz sevinc icinde sarilip fotograf cektirdik fakat firtinanin siddetinden orada durmak mumkun degildi. Hemen 4 saat surecek inise basladik. Goruntu tamamen degisti, bir col seklini aldi adeta,. Bu arada Tzipi ve Tzvika'yi gorduk. Basarmis olmanin gururuyla yuruyorlardi. Asagi inmemiz oldukca zaman aldi. Yol buzla kapliydi,bazi bolgelerde buza oturup popomuzun uzerinde kaymaktan baska care yoktu. Bitkin ve ac bir sekilde Mustang bolgesinin Muktinath kasabasina vardik. Hemen yemeklere saldirip, biralarimizi tokusturup zaferimizi kutladik beraber. Ertesi gun sabah 8'e kadar uyuyup, otelin gunesli balkonunda keyifle kahvalti yaparken aci bir haberle sarsildik. Bizimle ayni rotayi takip eden Fransiz gruptan 21 yasindaki genc bir kiz geceyarisina dogru hayatini kaybetmisti. Soylenen gore kasabaya vardiginda kendini iyi hissediyordu fakat yatmadan once akciger odeminden nefes darligi cekip vefat etmisti. Akciger kanamasi rakim hastaliginin en aci sonucuydu.
Muktinath'dan ayrilip, Kagbeni'ye gittik o gun. Bundan sonra rakim azaliyor, uzun tirmanislarin yerini dik inislare birakiyordu. Kagbeni koyu Yukari Mustang bolgesinin sinirini olusturuyor. Tibet'e komsu olan Yukari Mustang'a girebilmek icin 700 dolar odemeniz gerekiyor. Biz Kagbeni'ye kadar gidip oradan Marpha ve Jomsom'a yurudukten sonra, 26 ekim sabahi 10 kisilik pirpir ucaga binip Pokhara'ya uctuk. Hemen kokpit'in arkasinda oturdugum icin pilotun her hareketini gorebiliyordum. Hostes kalkistan once bize pamuk dagitti kulaklarimizi tikamamiz icin. Sonradan bunun sebebini anladik, inanilmaz gurultuyu duyunca.
Annapurnalarin yanindan,tepelerin arasindan ucuyorduk. Hayatimdaki en guzel ucustu bu 20 dakika suren macerali yolculuk. Boylece iki hafta yuruyusten sonra pantolonlarimiz belimizden duserek geri donduk Pokhara'ya. Son iki gundur bol bol dinlenip,televizyon izliyor, medeniyetin nimetlerinden faydalaniyoruz. Yarin sabah Kathmandu'ya dogru motorumuzla yola cikacagiz...
1 yorum:
Vallahi heyecanla okudum bu yazini. Neyse... Kazasiz, belasiz gecmissiniz. Cok sevindim ve cok ozendim. Anlattiklarin muhtesem yerlere benziyor. Elbet bir gun benim de yolum duser oralara. Seyyan ve Asim Gungor'e duyurulur.
Ayrica, Transsiberya fikriniz muhtesem. Benim de aklimda olan rota o. Neden o kadar gitmisken, oralari gormeden donesiniz ki? Cok iyi fikir.
Ebru'cugum, cok guzel yaziyorsun. Vallahi eline saglik. Fotograflardan anladigim kadariyla varmissiniz Katmandu'ya ve koyu ziyaret etmissiniz. Cok sevindim. Cocuklar cok seker!
Hadi bakalim, maceralarinizi merakla takip ediyorum.
Yorum Gönder